menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ey talib-i hakikat! -1

6 26
03.11.2025

Bediüzzaman, hakikate tâlib olanlara da şöyle sesleniyor: “Hakkı bulduktan sonra ehak için ihtilâfı çıkarma.”2 Hak bulunmuşsa, daha fazla hak aramaya kalkan muayyen olmayan bir hak arayışına girişmiş olur. Böylece bulduğu yeni hak ile de iktifa etmeyip ihtilâfa düşmüş olacak ve ilk bulduğu hakkı da kaybedecektir. Hâlbuki hakta sebat etmek bir mü’minin en mümeyyiz sıfatı olmalıdır. Bediüzzaman’ın ikazı şöyle devam eder: “Ey talib-i hakikat! [Ey hakikate talib, hakikati arayan adam!] Madem hakta ittifak, ehakta ihtilâftır. Bazan hak, ehaktan ehaktır. Hem de olur hasen, ahsenden ahsen.”3 Madem hak ve hakikate talibiz, o hâlde hakta ittifak etmek elzemdir. Yoksa daha fazla hak arayışı, ihtilâfa açılan yolun mukaddimesi olur. Böylece haktaki ittifak kaybolduğu gibi, yeni hak arayışları ihtilâfı netice verecektir. Bediüzzaman, insanda “Müyûlât muhtelife olduklarından, taraftarlık hissi, herşeye parmak vurmakla ihtilâfatla ihtilâl çıkarıldığından, hakîkat ise kaçıp gizlenirdi.”4 tespitini aktarır. Bu marazın çare-i yegânesi meşveretle bulunan hakta iktifâ etmektir.

Bilindiği üzere İslâmiyet, selm (barış)........

© Yeni Asya