Türkiye’nin Karadeniz’deki stratejik rolü
Karadeniz, tarihin her döneminde gerek Doğu-Batı gerekse de Kuzey-Güney eksenli güç mücadelesinde kilit bir öneme haiz olmuştur. Sadece askeri anlamda değil enerji, lojistik, gıda, ulaşım, iletişim ve diplomasi bakımından da stratejik bölgelerin başında gelmektedir. Bu denklem içerisinde yalnızca kıyıdaş bir devlet değil; boğazlar rejimi, deniz kuvvet kapasitesi, ittifak ilişkileri ve arabuluculuk diplomasisiyle bölgesel istikrarın sağlanmasında belirleyici aktör konumundadır.
Türkiye’nin 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesiyle kazandığı haklar; bir yandan buradaki rolümüzü kalıcı ve belirleyici konuma taşırken diğer yandan Karadeniz’in küresel güç rekabetine açık bir savaş alanına dönüşmesini engelleme kabiliyetimizi pekiştirmektedir. Sözleşmeden doğan haklarımızı kararlı ve tavizsiz uygulayışımız vasat bulan kriz anlarında sağlam bir denge zemini yaratmaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasının ardından tüm çevreler Karadeniz güvenliği konusunda gündemin nasıl oluşacağı üzerine teoriler üretmeye koyulmuştur. Boğazlar rejiminin disiplinli ve tavizsiz idaresi sayesinde Karadeniz “ani sıcak çatışma” sahasına dönüşme riskinden uzaklaşmış, savaşın beraberinde getirdiği krizlerin çözüm noktası ise yine bu saha olmuştur.
Karadeniz’in kontrolünü elinde tutan NATO üyesi tek devlet........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein