menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dünyayı kurtarmıyoruz çünkü burada fazla kalmıyoruz

7 0
14.12.2025

İnsanlık tarihine bakıldığında, çözülemeyen sorunların sayısı ile üretilen bilgi miktarı arasındaki orantısızlık dikkat çekicidir.

Bilimsel kapasite artmış, teknolojik imkânlar genişlemiş, küresel iletişim ağları neredeyse eş zamanlı bir dünya yaratmıştır. Buna rağmen iklim krizi derinleşmekte, yoksulluk kalıcılaşmakta, savaşlar biçim değiştirerek sürmekte ve toplumsal eşitsizlikler yeni formlar kazanarak yeniden üretilmektedir. Bu çelişki, çoğu zaman siyasi irade eksikliğiyle, ekonomik çıkarlarla ya da ideolojik körlükle açıklanır. Oysa daha derinde, nadiren tartışılan bir başka etken vardır: insanın zamanla kurduğu sorunlu ilişki.

Bu noktada, insan davranışını açıklamak için giderek daha fazla kullanılan bir kavram devreye giriyor: gelecek körlüğü.

Gelecek körlüğü, bireylerin ve toplumların uzun vadeli sonuçları kavrama ve bu sonuçlara göre davranma kapasitesindeki yapısal zayıflığı ifade eder. İnsan zihni, evrimsel olarak yakın tehditlere ve anlık ödüllere duyarlıdır; uzak riskler ise soyut, belirsiz ve ertelenebilir olarak algılanır. Bu bilişsel sınırlılık, modern dünyanın karmaşık ve gecikmeli krizleri karşısında ciddi bir uyumsuzluk yaratır.

İklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin kaybı, nükleer atıklar veya küresel borç sarmalları gibi sorunlar tam da bu nedenle politik gündemde sürekli yer bulsa bile kalıcı çözümlere kavuşamaz. Çünkü bu krizlerin bedeli, bugünün karar vericilerinden çok, geleceğin belirsiz öznelerine aittir. İnsan, kendi yaşam süresine denk düşmeyen felaketleri zihinsel olarak küçültme eğilimindedir. Bu küçültme, bilinçli bir inkâr değil; zaman algısının doğal bir sonucudur.

Gelecek körlüğü yalnızca bireysel bir zaaf değildir; kurumsal yapılara da sirayet eder. Demokratik sistemlerin kısa seçim döngüleri, şirketlerin çeyreklik kâr beklentileri ve medyanın anlık dikkat ekonomisi, uzun vadeli düşünmeyi sistematik olarak cezalandırır. Böylece gelecek, herkesin bildiği ama kimsenin gerçekten sahiplenmediği bir alan haline gelir. Sorunlar kabul edilir, fakat ertelenir; riskler tanınır, fakat yönetilmez.

Eğer insan ömrü........

© Medya Günlüğü