menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bağımsız “Türkiye”, ucuz “anti-emperyalizm” ya da meşruiyet

7 0
11.11.2025

2025 yılının eylül ayının sonu, Erdoğan’ın BM Genel Kurulu için çıkacağı ABD yolculuğunda, kendisine bir “kısmet” göründü. Kısmet, elbette İsmet’ten öğrenilmez, Trump’ın oğlu gelmiştir ve Erdoğan’ın “kısmet” talepleri için, her şeyin reisi Erdoğan ile “gizli” bir görüşme yapmıştır.

İlginç işte.

Görüşme gizlidir ama Özgür Özel tarafından, daha Erdoğan New York yolcusu değil iken, görüşme detayları açıklanmıştır. Açıklamaya göre, Erdoğan, bir görüşme veya bir poz karşılığında 300 Boeing alacağını beyan etmiştir. Erdoğan bu detayları hayretle reddetmiş ama maalesef açıklamalar doğru çıkmış, Erdoğan Trump’ın oğlu ile ilgiye değer görüşmeler yapmıştır. Ve bu sefer bu görüşme, Almanya, İngiltere ve Fransa ve şahsım şeklinde olmamış, kendisi ve Trump’ın oğlu başta, saz heyetiyle birlikte olmuştur.

Demek, artık en gizli sırlar, Özgür Özel’e kadar ulaşmaktadır.

Varlıkları ABD, Almanya, Fransa, İngiltere’ye bağlı olan çeteler, sadece siyasal partilerin, sadece tarikatların, sadece mafyanın vb. içinde değildir. Demek daha geniş bir alanda etkindirler ve elbette bilgiler artık dışarıya çıkacak delik bulmakta zorlanmıyorlar. Asrın lideri “peygamber” hâlleri gösterdikçe, bilgiler de her yerden sızabilecek kayganlığa sahip oluyor.

Şaka bir yana.

Biz, Kaldıraç Hareketi olarak, bizim gibi başka devrimcilerle birlikte, Türkiye bir sömürgedir, diyoruz. Biz bunu dedikçe, çeşitli sol kesimlerden bize “yok artık” der gibi bakışlar yöneliyor.

Onlara sorarsanız, ayrı bir devlet varsa, sömürge değilsin. Çok körcedir, aynı ölçüde de hamkafalılık işaretidir. Liberal solcularımız, “efendim her ülke birbirine bağlıdır” derler ve aslında sömürge olma durumunu, biraz daha fazla bağımlılık, bağımlılıkta bir nicelik meselesi olarak sunmak isterler. Oysa öyle değildir.

Sömürge olmak, emperyalizme bağımlı olmak demektir.

Eğer dünyada emperyalist ülkeler varsa, demek sömürgeler de vardır.

İşte Türkiye, bir sömürgedir. Öyle “yarı-sömürge” falan değil.

Yarı-sömürge, örneğin Osmanlı’nın 1800’lü yılların ikinci yarısındaki hâlidir. Yani, henüz sömürge hâline gelmemiş, gelmekte olan anlamındadır. Yoksa, yarı balık- yarı kız gibi bir yaratıktan esinlenerek, sürekli “yarı-sömürge” bir hâl yoktur, olamaz.

Türkiye, kuruluşunun hemen başında, Batı emperyalizminin bir sömürgesi olarak kurulmuştur. Kurtuluş Savaşı, başından bir anti-emperyalist direniş olarak başlamıştır ama SSCB’nin yardımlarına rağmen TC devleti, kendine kapitalist yolu seçmiş ve emperyalizme bağlanmıştır. Sınıfların inkârı, halkların inkârı ile birleşmiş ve “devlete bir ulus yaratmak” üzere, en gerici metotlarla ayakta durmuş, katliamlara devam etmiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında TC devleti, yeni kurulan ortak Batı’nın “ortaklaşa sömürgesi” olmuştur. Yani, mesela Cezayir’in Fransız sömürgesi, Mısır’ın İngiliz sömürgesi olmasından farklı olarak, ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin ortaklaşa sömürgesi olmuştur. Bunu kültürel alandaki Batıcılık, NATO severlik vb. alanlarda da görmek mümkündür. Komünizme karşı savaş, Batılı emperyalist güçlerin birbirine yapışarak ortak bir cephe oluşturmaları hâli, bu tarzda ortaklaşa sömürgelerin sürmesine olanak tanımaktaydı. Siyasal olarak (içinde askerî alanı da kapsar) ABD’ye, ekonomik olarak ise AB’ye bağlı bir sömürge.

Şimdi bize Türkiye bağımsız bir ülkedir diyenler, aslında eğer kendi isteklerini ifade etmiyorlarsa, tam anlamı ile yalan söylüyorlar. Her hükûmet ABD ve NATO tarafından seçilmektedir, bunda bir aksilik olursa o hükûmet düşürülmektedir. MİT’in başına geçmek mutlaka NATO onayı gerektirmektedir. Ecevit başbakan olduğunda MİT’in maaşlarının CIA tarafından ödendiğini MİT başkanından öğrenmiştir.

Yani, AK Parti ve Erdoğan bir ABD projesidir, dediğinizde bu sömürge olma hâlini ifade etmiş olmaz mısınız? Olursunuz. Ama gerçeği saklamak isterseniz, hem AK Parti bir ABD projesi olur, hem de ülkeniz bağımsız olur. İyi de Demirel de bir ABD projesi idi. Ve yine mesela MHP, bir paramiliter örgüt olarak Türkeş tarafından, CIA organizasyonu ile kurulmuştur ve aynı durum Türk-İş’in kuruluşunda da vardır.

Türkiye aslında bağımsız bir ülke idi ama zamanla bunu kaybetti ve şimdi bir anti-emperyalist mücadele vermemiz gerekir, diyenler de var. Kim olursa olsun, bu görüşü savunanların, aslında emperyalizm ve kapitalizm konusunda bir yanılgılı ya da yalan bakış açıları var demektir.

Anti-emperyalist mücadele, mesela emperyalist işgale karşı ortaya çıkan direniş günlerinde olduğu gibi, Kurtuluş Savaşı döneminde olabilirdi. Çünkü işgalci ortadadır ve silahlarla onlara karşı savaş veriyorsunuz. İyi ama, şimdi, anti-emperyalist mücadele, ne demektir.

Bu konuya, samimi olarak anti-emperyalist olanlar için giriyoruz. Yoksa bir bakıyorsunuz Devlet, “anti-emperyalist” mücadeleden söz ediyor, bir bakıyorsunuz Ümit Özdağ aynı sözleri kullanıyor, bir bakıyorsunuz Erdoğan anti-emperyalist mücadeleden söz ediyor. Bu nasıl bir şeydir? Emperyalizme bağlı birer kukla olanlar, günü geldiğinde anti-emperyalist nutuklar atıyorlar.

Eğer anti-emperyalist mücadeleden........

© Kaldıraç