Aralık ayı geldi, memleketin o meşhur, her sene vizyona giren "Asgari Ücret Pazarlığı" filmi yine başladı. Ankara’da havalar soğuk ama komisyon toplantılarının yapıldığı salonlar gayet sıcak. Takım elbiseli beyler, deri koltuklarına kurulmuş, ellerinde hesap makineleri, önlerinde grafikler... Milyonlarca insanın bir yıl boyunca ne yiyip ne içeceğini, o grafiklerin ucundaki virgüllü sayılara göre belirlemeye çalışıyorlar.

Biz de ekran başında, "Acaba bu sene matematiğin hangi cilvesiyle karşılaşacağız?" diye bekliyoruz. Çünkü tecrübeyle sabit; o masadaki matematik ile bizim mahalledeki marketin matematiği nedense bir türlü birbirini tutmuyor.

Masada konuşulanlara bakıyoruz; "Enflasyon düşüş eğiliminde," "Veriler olumlu," "Dengeleme süreci" gibi kulağa hoş gelen, süslü iktisat terimleri havada uçuşuyor. İnsan dinleyince "Herhalde her şey yolunda, biz yanlış anlıyoruz" diyesi geliyor.

Ama sonra sokağa çıkıyoruz, pazara gidiyoruz. O "düşen" enflasyonu bir de peynirciye, manava soralım diyoruz. Etiketler hiç de öyle "düşmüş" gibi durmuyor. Peynirin........

© İstiklal