Eğitimden üretime uzanan güçlü köprü: Mesleki eğitim
Ülkemizde belki de en çok konuşulan gençler Meslek Liseleri ve tabi ki Meslek Liseliler…
Meslek liselerimizi ve meslek liseli gençlerimizin yarınlarını konuşmak için T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Sayın Salih Kaygusuz ile buluştuk ve enine boyuna meslekî eğitimi ve meslek liselileri konuştuk.
Sayın Hocamıza haber7.com’a bu önemli konuda zaman ayırdığı için teşekkür ediyorum.
Son yıllarda mesleki ve teknik eğitime yönelik ilginin arttığını görüyoruz. Bu artışın arkasında hangi dinamikler var? Mesleki eğitimde yaşanan bu dönüşümü ve yeni vizyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son yıllarda ülkemizde mesleki ve teknik eğitime yönelik ilgi, dikkat çekici bir artış göstermektedir. Bu artış, yalnızca sayısal bir yükseliş değil; mesleki ve teknik eğitimin yeniden yapılandırılmasıyla nicelikten çok nitelikte yaşanan bir dönüşümün göstergesidir. Amacımız; iş gücü piyasasının ülkemizin kalkınma hedefleri doğrultusunda ihtiyaç duyduğu donanımlı insan gücünü yetiştirmek, gençlerimizi bilgi, beceri ve üretkenlik temelli bir anlayışla geliştirmek ve üretimi merkeze alan eğitim politikalarımızı kararlılıkla sürdürmektir. Bu yaklaşım, mesleki eğitimi Türkiye’nin kalkınma ve üretim vizyonunun merkezine konumlandırmaktadır.
2024 yılında yayımlanan Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi, yalnızca bir rehber değil; Türkiye’nin üretim odaklı eğitim vizyonuna yön veren stratejik bir yol haritası olmuştur. Bu belgeyle birlikte, öğrencilerin sektörle iç içe yetişmesini sağlayan bölge, ihtisas, sektör içi ve sektöre entegre okul modelleri uygulamaya alınmış; mesleki eğitim, üretim ekosisteminin doğrudan bir parçasına dönüşmüştür.
Meslek ortaokulları ve zanaat atölyeleri aracılığıyla çocuklarımız, velilerimizin de sürece aktif biçimde katıldığı bir anlayışla, artık çok daha erken yaşta mesleklerle tanışmakta ve yönelimlerini bilinçli biçimde şekillendirmektedirler.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Ticaret ve Sanayi Odaları, Organize Sanayi Bölgeleri, Teknoparklar ve özel sektörle yürütülen güçlü iş birlikleri, mesleki eğitimin dönüşümünde stratejik bir eksen oluşturmuştur. Bu ortaklıklar sayesinde öğrencilerimiz mezun olmadan sektöre adım atmakta, iş deneyimi kazanmakta; ailelerde ise çocuklarının mesleki gelişimlerine ve geleceklerine dair güven duygusu artmaktadır.
Diğer yandan, dijital ve yeşil dönüşüm perspektifiyle şekillendirilen yeni müfredatlar; havacılık ve uzay teknolojisi, yapay zekâ, endüstriyel kalite kontrol ve siber güvenlik gibi alanlarda gençlerimizi çağın üretim ve inovasyon süreçlerine hazırlamaktadır.
Mesleki eğitim, köklerini Anadolu’nun kadim Ahilik kültüründen alan bir üretim ahlakını da geleceğe taşımaktadır. Bu anlayış, yalnızca meslek becerisi kazandırmakla kalmayıp, çalışmanın, dürüstlüğün, dayanışmanın ve topluma hizmet etmenin değerini genç kuşaklara aktarmaktadır.
Bugün mesleki ve teknik eğitim, bu tarihsel mirası çağın gereklilikleriyle buluşturarak; sadece istihdama açılan bir yol değil, teknolojik gelişmeleri yönetecek, üretecek ve dönüştürecek bir öğrenme zemini hâline gelmiştir.
Sonuç olarak, mesleki eğitime yönelişteki bu ivme; yenilikçi modeller, güçlü sektör ortaklıkları, erken yönlendirme sistemleri ve istihdam odaklı bir vizyonun bir araya gelmesiyle oluşan, kalıcı bir dönüşümün göstergesidir.
Tüm bu gelişmelerin doğal bir sonucu olarak güncel verilere göre ortaöğretim kademesinde öğrenim gören öğrencilerimizin yaklaşık @’ı mesleki ve teknik eğitim kurumlarında öğrenim görmektedir. Ülke genelinde, bugün itibarıyla 2.414 mesleki ve teknik Anadolu lisesinde 1 milyon 18 bin 318, 434 mesleki eğitim merkezimizde 492.798 ve çok programlı Anadolu lisesinde 107.161 olmak üzere 3.417 okulda 1.618.277 öğrencimiz eğitim almaktadır.
Bu tablo, Türkiye’nin üretim kültürünün yalnızca sanayi tesislerinde değil; artık okulların atölyelerinde, laboratuvarlarında ve sınıflarında da yeniden şekillendiğini göstermektedir. Her atölye bir üretim alanına, her öğrenci ise ülkemizin kalkınma yolculuğunun etkin bir öznesine dönüşmektedir.
Mesleki ve teknik eğitimin tercih edilirliğini önceki yıllarla kıyasladığınızda nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?
Son yıllarda mesleki ve teknik eğitimin tercih edilmesinde belirgin bir artış gözlemliyoruz. Özellikle, 2025 yılı Liselere Geçiş Sistemi (LGS) başarı sıralamasında ilk %5’lik dilimde yer alan öğrencilerimizin de mesleki eğitimi tercih etmeye başlaması, bu algı değişiminin en somut göstergesidir. Yerel yerleştirmelerde ise 2023 yılında 9,40 olan oran 2025 yılında C,91’e yükselmiştir. Bu artış, hem velilerin hem öğrencilerin mesleki eğitimi güçlü bir kariyer alternatifi olarak görmeye başladığını ortaya koymaktadır.
Öğrencilerimize sunduğumuz imkânlar da bu artıştaki en önemli etkenlerden biridir. Mesleki ve teknik ortaöğretimde gençlerimiz, 9. sınıftan itibaren iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı sigorta kapsamında korunmakta; staj ve işletmelerde mesleki ve teknik eğitim süreçlerinde asgari ücretin en az 0’u oranında ücret almaktadır. Mezun olan öğrencilerimiz teknisyenlik ünvanı ile birlikte iş yeri açma belgesi ve uluslararası geçerliliği olan Europass Sertifika Eki almaya hak kazanmaktadır. Ayrıca yükseköğretime geçişte ek puan uygulaması sayesinde öğrencilerimiz, kendi alanlarında lisans ve ön lisans programlarını tercih ettiklerinde önemli bir avantaj elde etmektedirler.
Kısacası, meslek lisesi artık yalnızca bir başlangıç noktası değil; hem akademik hem mesleki başarıya giden bir yoldur. Bugün mesleki eğitim, hem üretimin hem özgüvenin adresi hâline gelmiştir diyebiliriz.
Ülkemizin farklı bölgelerinde mesleki ve teknik eğitime yönelik ilgi nasıl bir seyir izliyor? Bölgesel potansiyeller, mesleki eğitimin gelişiminde nasıl bir rol oynuyor?
Mesleki ve teknik eğitime olan ilgi ülkemizin her bölgesinde artış göstermektedir. Bu ilgi, her bölgenin ekonomik yapısı, üretim potansiyeli ve kültürel özelliklerine göre farklı alanlarda şekillenmektedir. Marmara ve Ege bölgelerinde sanayi, otomotiv ve tarım teknolojileri; Akdeniz kıyılarında turizmle ilişkili konaklama, seyahat ve yiyecek-içecek hizmetleri; İç Anadolu’da tarım, savunma sanayi ve makine imalatı; Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ise enerji, gıda ve hayvancılıkla ilgili alanlar öne çıkmaktadır.
Bu çeşitlilik, Türkiye genelinde üretimle bütünleşmiş, yerel potansiyellerle gelişen dinamik bir mesleki eğitim yapısının oluştuğunu göstermektedir. Her bölgede eğitim süreçleri, üretimle ve istihdamla kurulan bu güçlü bağ sayesinde ülkenin sürdürülebilir........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein