Tarih, İran'ı mı yoksa bizi mi çağırıyor?
Sömürgeci küresel emperyalistlerin, Sultan Abdulhamid'den aldıkları ''intikam'' çok çetin, tahammül edilemez ve hazindir.
O'ndan önce tahtta oturanlardan hiç kimse, böyle büyük acılara düçâr olmuş mudur tarihçiler cevaplasın!
Ulu Hakan; ''Dedem Fatih gibi beni de zehirleyip, Amcam Abdulaziz gibi bileklerimi kesselerdi, Yıldız Suikastinde ölseydim'' demiş midir bilmiyorum.
O'ndan alınan intikam ve O'nu ''cezalandırma'' yöntemleri çok acımasızdı!
Düşmanları, isteselerdi (1905 Yıldız Suikasti) sonrasıda bir çok farklı yöntemle O'nu öldürmeye tevessül edebilirlerdi ama kasten ve bilerek herhangi bir ölüm şeklinin O'nun için bir ''ödül'' olacağını düşündüler belkide!
O'na ölümden daha beterini yaşatacaklardı belli ki ve yaşattılarda!
Tahtından indirdiklerinde tarih 1909'du!
Vefat etttiğinde ise 1918.
Tam 9 yıl boyunca O'na ölümden beter acılar çektirdiler!
En kahredici, ağır darbeyi ise vefatından 2 ay önce yaşattılar!
O darbeden sonra da zaten ne dizlerinde derman kaldı, ne de gözlerinde fer!
Gönlü tek fermanı arzu etti durdu ve dâr-ı dünyayı en ağır acılarla, büyük kahırlar içinde terketti Ulu Hakan...
(...)
Tarihi perpsektiften (dersler çıkartma adına) düşünüyorum?!
Cennet mekan Sultan Abdulhamid Han, kendinden istenenleri yapsaydı ve devasa Osmanlı topraklarına nispeten bir avuç sayılabilecek (Filistin'den küçük bir toprak parçasını Yahudilere tahsis etseydi), hem kendi başına, hem de Devlet-i Ali'nin başına bunca musibet gelmeseydi ne olurdu?
Çok kısa bir zaman diliminde koca bir imparatorluk çöktü, milyonlarca insanın hayatına mâl olan acılar yaşandı.
Sultan da çok iyi biliyordu ki; kurulmak istenen yahudi devleti sadece bir paratoneldi!
Yahudileri sistemize edip, karanlık ve kirli planları yapanlar, Osmanlı'yı içten içe çökertmeyi başarmış olan küresel sömürgeci, kabalist, satanist, vahşi kapitalistlerdi.
Sultan, sömürgeci emperyalistlerin bu talebini aylara, hatta yıllara yayabilir miydi?
Uluslararası sistemle işbirliği içinde, uzlaşı ve uyum içinde bir görüntü vererek, zaman ve mevzi kazanabilir miydi!?
Toprak talebi karşısında, istese komisyonlar kurar, antlaşma metni üzerinde istişkafi görüşmeler başlatıp süreci çıkmaza sokabilir miydi?
Herzl'e en başında yaptığı gibi...
Theodor Herzl, sultanın huzuruna çıkmak için hayli bir mücadele vermişti, ilk tevessülü 1896 yılındaydı.
18 Haziran 1896’da Abdülhamit’le görüşmek ümidiyle Viyana’da Sultan Abdülhamit için çalışan ve onunla iyi ilişkileri olan Polonyalı asilzade Philip Michael Ritter von Newlinski ile İstanbul’a gelmişlerdi.
Sultan, o vakitlerde Herzl’i huzura kabul etmemiş ama Newlinski, Herzl’in talebini Sultan’a iletmişti.
Herzl, görüşme inadından vazgeçmemiş araya önce Alman Kralı II. Willhelm’i ve ardından Sultan’ın lobicisi olarak tanınan Macar asıllı Yahudi Türkolog meşhur ajan Arminius Vambery’i de koyarak, nihayet taa 17 Mayıs 1901’de Abdulhamid’in huzuruna çıkmak için 13 Mayıs 1901’de İstanbul’a gelmişti!
Herzl'in sultanla görüşmek istemesinin ilk talebiyle, Sultan'la görüştüğü vakit arasında 5 yıl vardı!
Tam 5 yıl!
17 Mayıs 1901'de kendisiyle görüştüğünde ise Herzl'in dile getirdiği talep, hepinizin bildiği malum konuydu.
Sultan ''evet'' derse hem tahtını koruyacak, hem de Osmanlı’nın tüm borçlarını sileceklerdi.
Sultan ise karşılığında Filistin’den küçük bir toprak parçası verecekti.
Erkan-ı devlette kritik noktada görev almış niceleri zaten (zer-zor-tezvirle/kasa-masa-nisa ile) ''ikna'' edilmişti, ikna edilmesi gereken tek isim kalmıştı o da tüm hareket kabiliyetleri daraltılmış olan II. Abdulhamid’di…
Osmanlı artık neredeyse tamamen kıskaca alınmıştı! Duyûn-u Umûmiye, Osmanlı’nın nefes borusunu çoktan sıkmıştı. Ekonomi darboğazda seyrediyor, Osmanlı para birimi her geçen gün değer kaybediyor, pahalılık almış başını gidiyor, rüşvetten sayılmayan selam bile muhataplarınca alınmıyor, bürokraside Ali kıranlar baş kesenler devri yaşanıyor, bir çok devasa hizmetler yapılmış olmasına rağmen bu hizmetleri kamuya yansıtacak kadrolar ise ceplerini doldurmanın ve Ulu Hakan sonrasının planlarıyla mevzi kapma yarışı yapıyor, damat Enver ve İttihat Terakki'nin iki cevvali Talat-Cemal paşalar krizin kaosa dönme ihtimali üzerinden küresel denge merkezlerine göz kırparken birbirlerine omuz atıp, çelme takıyor, Yeğen Prens Sebahattin'ler, Enişte Mahmut Paşalar en yakınından alan daraltıyorlar, 25 yıllık iktidarı döneminde kurduğu eğitim müesseselerinden mezun olanlar Sultan'ın altını oyuyorlardı...
Sultan zordaydı.
Şartlar tam da böyleyken; ekonomik, siyasi bir takım ön şartlar koyarak, toplantılar, temaslar, heyetler, antlaşma maddeleri üzerindeki görüşmeleri zekasıyla istese en az 10 yıla yayar, zaman kazanamaz mıydı?
Akabinde........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein