EDİP CANSEVER'İN UZAKLARA BAKAN KÖPEĞİ
"Yol değil bu" diye düşündüm, "Toprağa, çimenlere beton dökmüşler. Üstelik kim bilir bu beton yol için kaç ağaç kesmişlerdir."
Ta yukarıdan dolanarak iniyordu beton yol. Yol boyunca belli aralıklarla banklar ve masalar vardı. Montlarının içine gömülerek banklarda oturan insanlar, muhabbeti termosta getirdikleri çay ve evet, çekirdek çitleyerek koyulaştırıyorlardı. Arada Hevsel'e ve surlara bakıyorlardı.
Adam çayı önümdeki sehpaya bıraktığında Yahya Kemal Beyatlı'nın "Eylül Sonu" şiirini düşünüyordum. Hani, "Günler kısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarları/Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları" dizeleriyle başlayan şiiri. Yaş almış olmak değildi bana bu şiiri hatırlatan. Bu şiiri ve Ahmed Haşim'in "Merdiven" şiirini her sonbaharda hatırlarım. Merdiven şiiri şu dizelerle başlar: "Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,/Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,/Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak..."
İki şiir de, çoğunlukla bizden habersiz akıp giden zamanı, daha doğrusu tükenmekte olan ömrü etkileyici bir güzellikteki sonbahar mevsimi ile anlatır.
Ancak itiraf etmeliyim ki ilk gençliğimde Kanlıca'nın ihtiyarlarıyla dalga geçmişliğim vardır. Fakat hayat, sonbaharda günlerin kısaldığını idrak edecek yaşa gelmeme imkan tanıdı. Sonbaharda ağaç dallarından düşen yaprakların insan ömründen de bir şeyleri alıp toprağa gömdüğünü fark etmek, korkutucu değilse de kederlidir. Yahya Kemal'in şiirini anlayacak yaşa gelmiş olmak ise, her şeye rağmen, fena bir durum değildir sanki.
Surların aşağısında, gözden ırak bir yerde çay ocağı işleten adama bir kadın yardım ediyordu. Eşi miydi, bilemedim. İkisi de işlerini sessizce yapıyorlardı. Masalar birbirinden epey mesafeli konumlandırılmıştı. Bu iyiydi, kimse yan masada oturanların konuşmasını duyamıyordu. Zaten müziğin sesi kimsenin kimseyi duymasına müsade etmeyecek kadar açıktı. Yola doğru eğilen ağaçların dallarındaki yapraklar sapsarıydı. Yolun aşağısındaki Hevsel, heves kabartıyordu.
SESSİZLİĞİN MÜZİĞİ
Hevsel'e nereden inilir? Sahipleri telle çevirmişler bahçelerini. Eskiden böyle değildi sanki. Epey yol yürümem gerekti Hevsel'e inmek, araç trafiğinden kurtulmak için.
"Hevsel'e dalmak" demek de mümkün sanki. Çünkü burada........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein
John Nosta