Yeni Büyük Oyun
Dünya tarihinin çok önemli geçiş dönemlerinden birindeyiz. Bu geçiş dönemi büyük bir dünya savaşının ardından muhtemelen 2045’lerde tamamlanacak ve nihayetinde yeni bir dünya düzeni ile birlikte, yeni bir insan modeli ve toplumsal hayata başlayacağız. Bu tür geçiş dönemlerinin katalizörü ülkelerin başına geçmiş çılgın yöneticiler ve savaşlardır. Nitekim bugün ABD’nin başına geçmiş bir megaloman (kimilerine göre çok akıllı) olan Trump, yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi ile dünyanın bütün çivilerini oynatmaya çalışıyor;
- ABD’nin 80 yıllık hegemonyasına kendi eli ile son veriyor ve dünyayı üç bölgeli bir paylaşıma götürüyor. ABD ve Avrupa arasındaki Transatlantik ittifakını hiçe sayıyor.
- Yeni Orta Doğu; laik ulus-devletlerin yerine, hayır-sever monarşi dedikleri tek adam yönetimlerinin ABD için daha kullanışlı olduğunu düşünüyor.
- Başkalarının kaynaklarına el koyarak, ülkeleri pazarlık ve şantajla yola getirerek ABD’yi daha büyük yapacağını (MAGA) sanıyor.
Bütün bunların sonucu dünyanın tekrar Orta Çağ’a dönmesi yani devlet egemenliğinin ve uluslararası hukukun hiçe sayıldığı, büyük balığın küçüğü yuttuğu, krallıklar yani “anarşi” dönemine dönüyoruz. Görünüşte dünya üç hegemonya bölgesine bölünüyor. Ancak, bunlar şimdilik ABD’nin yönetenlerin görünen yüzü (Trump) ile ilgili yani görünmeyen devletin arkasında “derin devlet” ve “daha derin devlet” var. Göremediğimiz bölümde Trump’a bırakılan manevra alanı dışında büyük planlar hala devam ediyor üstelik Avrupa boyutunda özellikle İngilizler, Avrupa Birliği dışında inisiyatif almış durumdalar.
İngilizler stratejik olarak Avrupa içinde kendi haritalarını çiziyorlar; Norveç’ten Baltıklara Avrupa Birliği dışında bir kuzey kuşağı. İngiltere, sadece 2024 yılında Baltık ülkeleri ile olan deniz altı kablolarını korumak için 350 milyon pound harcadı ve Norveç ile müşterek savunma programları başlatıldı. Eski İngiliz oyunu; kıtayı birleştirerek değil, bölerek yönetmek. ABD’nin Rusya’ya odaklanmaya devam etmesi, artık bir orta güç olan İngilizlerin işlerini kolaylaştıracak. ABD’yi Moskova karşısında tutarak karşı koyabilir ve İngilizler, bu yüzden Ukrayna’da çatışmaların sona ermesinden yana değil. Ruslarla 19. Yüzyıldan kalma Büyük Oyun’a devam etmek istiyorlar. İngiliz eliti için savaş hiçbir zaman felaket olmadı hatta düzeni devam ettirmenin ve sistemi muhafaza etmenin yöntemi olarak görüldü. Kırım Savaşı’ndan Falkland Adaları müdahalesine kadar dış çatışmalar her zaman içeride istikrarı ve hiyerarşiyi sağlamanın yolu oldu.
İngiltere tarih boyunca, zayıfladıkça güçlendi ve dış politikanın temeline krizleri ve hassasiyetleri kullanmayı yerleştirdi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarına girerken kasasında para yoktu. Bu savaşları bugün olduğu gibi ABD’ye finansa ettirdi, Amerikan askeri ve teknolojisini kullandı. Ukrayna’daki savaşın devam etmesi de İngilizlerin için sadece diplomasi değil mevcut hükümetlerin ve siyasi yapının kurduğu siyasi ve ekonomik mekanizmanın çatışmaya dayalı olarak devam etmesi için gerekli. Askeri-sanayi kompleksi, istihbarat teşkilatları ve para merkezi’nin (City) içinde olduğu bu mekanizma hayatta kalabilmesi için sonu gelmeyen savaşlara soyunmuş durumda. Bu savaşlar sadece kendi iç istikrarı için değil, Avrupa’yı kendi etrafında şekillendirmek ve tarihi düşmanı Rusları dize getirmek için de çalışmaya devam edecek. Trump ya da Brüksel, bu mekanizmanın çalışmasını durduramaz.
İpek Yolu yani kara koridorunda çıkarılacak sorunlar için Doğu Türkistan’dan Kafkasya ve Karadeniz’e yeni projeler var. Aslında Çin ile ilgili plan çok önceden hazırlanmıştı. 2017 yılında “Büyük Avrasya Projesi (BAP)” başlıklı makalemizde bu planı anlatmıştık. Batılılar; Mançurya, İç Moğolistan, Doğu Türkistan, Tibet ve Hong-Kong’da çıkarılacak ayaklanmalar ile Çin’i batıdan vurmayı amaçlıyor. Bugün Türkiye üzerinde oynanan oyunların arkasında İkinci Dünya Savaşı’ndan beri devam eden ülkemiz üzerindeki Amerikan-İngiliz projelerinin rekabeti var. Sonuç olarak, dünya düzeninde büyük kırılmaların başlangıcındayız. İngilizlerin planlarına başka bir makalede döneceğiz ama yeni şekillenmenin Orta Doğu’dan Ukrayna-Karadeniz, oradan Kafkasya ve Orta Asya’ya ulaşan yeni bir fay hattını kurduğunu izliyoruz. İngilizler ve Ruslar arasında Asya’nın kaynakları için 19. Yüzyılda yaşanan emperyal rekabete “Büyük Oyun” adı verilmişti. Şimdi aynı coğrafyada yeni aktörler ile Yeni Büyük Oyun ya da Büyük Oyun 2.0 kurgulanıyor. Bu oyun, Ukrayna cephesinden Rusya’nın derinliklerine, daha güneyde Kafkasya ve Orta Asya’dan Çin’e uzanıyor. Hint-Pasifik ise ana mihveri oluşturuyor. Daha yakın resimde;
(1) Kafkasya’da Azerbaycan-Ermenistan barışını sağlayarak, inisiyatifi ele geçiren ABD şimdi Zengezur’a önemli bir çıpa attı. Orta Asya ile ilgili politikalar ise geçmişin demokrasi ve insan hakları baskısından daha pratik ilişkilere yöneldi.
(2) Kafkasya’nın Rusya’ya ait kuzeyinde yeni cephe hazırlıkları yanında Güney Kafkasya’da Azerbaycan ve Ermenistan’dan sonra Gürcistan’ın da Rusların elinden kurtarılması için çalışmalar var. Ruslar, bu dönemde Sırbistan ve Bulgaristan üzerine oynuyorlar. İngilizler, Kafkasya’dan Yakutistan’a yeni ayaklanma stratejileri geliştiriyorlar.
(3) Orta Asya’da Türk Devletleri Teşkilatı dışında (Türkiye’yi dışlayan) Orta Asya Ekseni kuruluyor. Bu eksen, Batı’nın İbrahim Anlaşmaları’nı tanıyor ve hem ABD hem de AB ile çeşitli anlaşmalara imza atarken, aslında Çin ve Rusya dışında bir alternatif arıyorlar.
Elinde şimdilik sadece Gürcistan’ı tutabilen Ruslar, Ukrayna Savaşı ile çok meşgul olsalar da bilindik istihbarat oyunlarına (şantaj, uçak düşürme vs.) devam ediyorlar.
Son iki yüzyıldır milletler hapishanesi olan Rusya Federasyonu’nun Sovyet dönemindeki uyduları olan Kafkasya ve Orta Asya ülkelerini daha sıkı kontrol ve geri dönme ihtirası yanında, Çin’in de Yeni İpek Yolu ile kıtayı Rusya aleyhine boydan boya kontrol ve örtülü işgal planı ile karşı karşıyayız.
Batı ise Büyük Oyun için sadece Kafkasya’dan Orta Asya ve Çin sınırlarına yeni bir Orta Asya Ekseni kurmuyor, İran kadar Rusya’nın içi ile de meşgul. Rusya içindeki ayrılıkçı hareketler genellikle işgal altında tuttuğu Çeçenistan ve Dağıstan gibi bölgelerde görülür. Bunlara İnguşetya da zaman zaman dâhil olur. Çeçenistan ve Dağıstan’daki direnişin zaten uzun bir geçmişi ve alt yapısı var. Son haberleri verelim. 2023 yılında kurulan İnguş Özgürlük Ordusu ise her ay Rusya sınırları içinde bir saldırı düzenliyor. Haziran 2025’de Kuzey Osetya sınırında iki FSB subayı drone ile öldürüldü. Ağustos ayında Dağıstan’daki bir askeri depo hedef alındı. Diğer bir ayrılıkçı örgüt ise Çeçen, Dağıstan ve İnguşları bir araya getiren Kafkas Özgürlük Hareketi. Rusya’ya karşı direnişte olan Yakut, Buryat, İnguş ve Dağıstanlılardan binlerce kişi öldürüldü ancak daha önemlisi toplam nüfusun ’unu temsil etmelerine rağmen cephedeki paralı askerlerin @’ını oluşturuyorlar. Ruslar, diğerlerini para ile kandırarak ölüm makinesinin ön cephesine sürüyorlar. Bu ayrılıkçı bölgelerdeki sömürüyü sürdürmek ve direnişi kırmak için uygulanan bir Rus taktiği. Ancak direnişçi örgütler giderek yapılanıyor ve güçleniyor ve Ruslar için yeni cepheler açıyorlar.
Son dönemde Yakutistan’da da direniş hareketinin başladığını dair haberler geliyor. Sibirya’yı kontrol eden Yakutistan ya da diğer adı ile Saka Cumhuriyeti’ndeki mücadele uzun süredir devam eden baskılar karşısında kimlik ve varlık hedefinden direnişe doğru yöneliyor. Dağıstan’da petrol, Yakutistan’da ise elmas, altın ve doğal gaz var. Bununla beraber Yakutistan, Rusya’nın en çok sömürdüğü ve en fakir bıraktığı, çevreye en çok zarar verdiği bir bölge olmaya devam ediyor. Genç Yakutlar, özellikle Moskova bölgesinde direnişe devam ediyor ve şimdiye kadar binlerce kayıp verdiler. Eylül 2025’de bölge başkan yardımcısı Alexander Ivanov, Yakutların ayrılma isteğini açıkça ifade etti. Bu direniş merkezlerinden birisi de İstanbul’daki Altay Cumhuriyeti taraftarları. Yakut direnişçilerin Ukrayna’dan silah aldıklarına dair bilgiler var.
Batı, Büyük Oyun’a ihtiyatlı adımlar ile dönüyor ve kısa vadede Ukrayna’da büyük hasar alan Rusya’nın ve yakın zamanda İran’ın dağılması sonrası bölgeyi Çin’e bırakmamak ve Pekin’in koridorlarını tıkamanın da ötesinde büyük savaş öncesi yeni bir jeopolitik dizayn gerçekleştirmek, kara savaşlarının sahnesini hazırlamak peşinde. Bu makalenin konusu da küresel gelişmelerden yola çıkarak, Orta Doğu’dan Kafkasya ve Türkistan’a bizleri bekleyen Yeni Büyük Oyun’u anlatmak.
Ulus devlet karşıtlığıyla sık sık gündeme gelen ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın “Türkiye Cumhuriyeti ulus devletini yıkacağız, dört parçalı Kürdistan’ı Hazar Denizi’nden başlatıp Akdeniz’e kadar uzatacağız” söylemi aslında önümüzdeki on yılda bizleri neler beklediğinin özeti. Ayrıca, “Akdeniz'e açılan çok sayıda fosil yakıt kaynağının bulunduğu Hazar Denizi'miz var ve Yunanistan ile Türkiye buraya bir kapı. Nasıl açık olmasınlar ki? ifadesi ABD’nin bu bölgeyi de sahiplendiği anlamını taşımaktadır. Barrack, 1919 sonrası ulus-devletleşmenin Doğu Akdeniz’in jeo-ekonomik düzenini kilitlediğini ve ticarete engel oluşturduğunu öne sürerek, Hazar’da bulunan enerji rezervlerinin Akdeniz’e açılmasının önündeki en büyük engelin de Türkiye’nin ulus devlet yapısı olduğunu ve Doğu Akdeniz’de yeni bir düzen kurmanın zamanının geldiğini ifade ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını hedef alıyor.
Tom Barrack, Orta Doğu’da demokrasinin işe yaramadığını söylüyor. “Türkiye ile İsrail arasında savaş görmeyeceksiniz, Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar işbirliği göreceksiniz” dedikten sonra ekliyor; “bu bölgede gerçekte en iyi işleyen şey, ister beğenin ister beğenmeyin ‘hayırsever bir monarşi’ olmuştur”. Anlaşılan bu hayırsever monarşi yani kullanılabilir tek adam devletleri modeline Türkiye de dâhil edilmiş. Monarşileri koruma bahanesi ile ulus-devletleri yıkmak. Evet, büyük planın sırrı bu, yani ABD’deki “daha derin devlet”in planı; tek dünya hükümetine giden yolda ulus-devletleri ortadan kaldırmak. Bu amaçla İslamcılık yeniden kurgulandı, terör yolu ile Afrika’dan Orta Doğu’ya, Afganistan ve Çin sınırına uzanan karanlık yani devlet kontrolü olmayan bölgeler oluşturuldu ve plan çalışmaya devam ediyor. Yeni Orta Doğu’nun bugünkü liderlerini bir süre daha monarşi yalanı ile oyalayıp sonra hepsini aynı torbaya doldurmak.
Aslında bu gelişmeler çok yeni değil, Orta Doğu için 1970’lerde karar verilen bir stratejinin parçası. “CIA ve Orta Doğu” başlıklı kitabımda da detaylı bir şekilde anlattığım gibi, 1970’lere kadar ABD, Orta Doğu’da laik, çağdaş ulus-devletlerin yanında idi. Ancak, İran, Irak, Mısır, Türkiye örneklerinde bu devletlerin ABD çıkarları söz konusu olduğunda milliyetçi ve parlamentosu olan demokratik yapıları ile itaat etmedikleri görüldü ve o dönemden sonra ulus-devletler yerine monarşi ya da tek adamlı rejimlerin desteklenmesine karar verildi. Bunun için İslamcılık kılıfı hazırlandı. Aslında her şey bir kitap ile başladı. Bir Sovyet uzmanı olan Fransız yazar Helen Carrere D’Encausse, 1978 yılında “Bir İmparatorluğun Düşüşü” adlı bir kitap yazmıştı. Bu kitapta, İslam ve Hıristiyanlık arasındaki çekişmenin kaynaklarına değiniliyordu. Kitabı analiz eden RAND Corporation, İslam’ı kullanarak SSCB içinde bölünme yaratmak ve Sovyetleri İslam ile çevrelemek için bir strateji (Yeşil Kuşak) geliştirdi. ABD ve İslam arasındaki ilişkide Yeşil Kuşak Projesi önemli bir dönemeç oldu. Artık ABD, İslam’ı kullanarak ulus-devlet yapılarını yok edecek, bölgeyi Batı ve İsrail için müdahaleye uygun hale getirecekti. Müslüman Kardeşler, Hamas, Türk-İslam Sentezi, Kürt Projesi vb. bunlara vasal olması için yaratıldı.
Büyük Orta Doğu’da hep aynı senaryo oynanıyor; hukuksuz savaşlar, iç işlerine müdahale, rejim değiştirme, terör örgütlerine CIA desteği, iç savaş çıkarmak için yeni terörist gruplar kurma, sivil katliamı, göçler, propaganda ve ajitasyon, yasal olmayan yaptırımlar, iki yüzlülük, yalan, işkence ve kanunsuz tutuklamalar. Afrika’da da El Şaab, Boko Haram gibi terör örgütleri, korsan grupları kuruldu. Şimdi o örgütler sayesinde ABD ve arkasındaki Fransa, Afrika’nın başta petrol bölgeleri olmak üzere doğal kaynakları nerede varsa orada rejimleri değiştiriyor, özel kuvvetleri ile teröristlere karşı (!) eğitim veriyor.
ABD’nin Orta Doğu’da güç merkezlerini ufalamak ve bölgeyi zayıf federasyonlara dönüştürme stratejisi Kürt Projesi için dört ülke için farklı stratejiler gerektirmiştir:
1) Irak’ta işgali müteakip, Kürtler için önce koruma bölgeleri oluşturmak ve sonra yeni anayasayı yazarak, bu bölgeye özerklik vermek.
2) Suriye’de iç savaş ile devletin kontrolü olmayan kuzey bölgede Kürt nüfusu toparlayarak, YPG/PKK’yı ordu haline getirerek, özerk bölge oluşturmak.
3) İran’da da Irak benzeri bir senaryo uygulanacak ve özerk Doğu Kürdistan kurulacak.
4) NATO üyesi Türkiye’ye doğrudan askeri müdahale olmayacağı için ülkenin köşeye sıkışmış rejimini iç ve dış baskılarla ikna ederek federasyona ve bölünmeye razı etmek.
Büyük resimde ABD’nin üç önceliği Çin ile savaşa hazırlanmak, içeride ekonomik ve sosyal istikrarı sağlamak ve Yeni Orta Doğu’yu dizayn etmek. Trump’ın yeni politikasının........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin