Vicdanın Penceresinden İslam ve Siyaset |
Türkiye’de toplumsal çürüme olgusu, son dönemde yaşanan gelişmelerle birlikte giderek daha belirgin bir hâle gelmiştir. Peki, bu durum nasıl ortaya çıktı? Çeyrek yüzyılı aşkın bir süredir iktidarın benimsediği insan profili anlayışı neydi ki, bugün imam hatip mezunu ve kendini dindar olarak tanımlayan kesimler bu noktaya gelmiştir?
Özünde İslam’ın tezi nettir oysa!
Kur’an’da adalet bir tercih değil, emirdir: “Allah adaleti ve ihsanı emreder.”
Bu emir ertelendiğinde, tevil edildiğinde ya da iktidarın konforuna göre büküldüğünde olan şudur: Gençler dinden değil, dinin bu temsilindenuzaklaşır.
Türkiye’de bugün yaşanan kriz tam olarak budur.
İslam, emaneti merkeze alır. “Emanetleri ehline verin” (Nisa 58) buyruğu, sadece ahlaki bir öğüt değil; siyasal bir ilkedir. Liyakat ortadan kalktığında, kayırmacılık normalleştiğinde, bu ayet gençlerin zihninde susmaz. Hutbede okunur, hayatta inkâr edilir. Gençler bu........