Sekiz yıllık sessizliğin ardından Kıbrıs’ta konuşma zamanı

KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman ve Kıbrıslı Rum Lider Nikos Hristodulidis ile BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin’in 11 Aralık’ta Lefkoşa’da biraraya geldiler. (Foto: KKTC Cumhurbaşkanlığı)

Kıbrıs, umut vaat edip hayal kırıklığıyla sonuçlanan diplomatik anlara yabancı değil. Ada, çözüm beklentisiyle başlayan ama çoğu zaman hayal kırıklığıyla biten sayısız süreci geride bıraktı. Buna rağmen, 11 Aralık’ta Lefkoşa’da gerçekleşen üçlü görüşme, uzun süredir kayıp olan bir şeyi yeniden hatırlattı: Kıbrıs sorunu hâlâ konuşulabilir ve hâlâ uluslararası diplomasi gündeminin parçası olabilir.

Bu görüşme, yüzeyden bakıldığında sıradan bir temas gibi görünebilir. Ancak gerçekte, 2017 yazında Crans Montana’da çöken müzakerelerden bu yana, iki liderin ilk kez bir Birleşmiş Milletler temsilcisinin kolaylaştırıcılığında bir araya gelmesi anlamına geliyor. Sekiz yıldır BM şemsiyesi altında herhangi bir ortak metin üretilememişti. Bu nedenle, görüşmenin kendisi kadar, ortaya çıkan ortak açıklama da önem taşıyor.
Elbette bu buluşma Kıbrıs sorununu çözmedi. Egemenlik, güvenlik, garantiler ya da güç paylaşımı gibi temel başlıklarda bir uzlaşı üretmedi. Kimse de bunu beklemiyordu. Ancak daha önemli olan şu: Ada, neredeyse on yıla yaklaşan bir kopuştan sonra yeniden BM parametreleri içine çekildi. Bu, küçümsenmemesi gereken bir gelişme.

Ortak açıklamanın merkezinde yer alan ifade “BM Güvenlik Konseyi kararlarında tanımlandığı şekliyle siyasi eşitlik” vurgusuydu. Bu ifade, kimi çevrelerce muğlak bir diplomatik klişe gibi sunulsa da, gerçekte Kıbrıs müzakere tarihinin en somut ve en net kavramlarından biridir. BM terminolojisinde siyasi eşitlik; iki toplum arasında dönüşümlü başkanlığı, her federal organda etkin katılımı ve federal düzeyde alınacak her kararda en az bir Kıbrıslı Türk’ün olumlu oyunu içerir. Bunlar herhangi bir tarafın icadı değildir. 2004 Annan Planı döneminden bu yana BM parametrelerinin parçası haline gelmiş, uluslararası toplumun benimsediği kurumsal ilkelerdir. Aksi halde siyasi eşitlik, çoğunluğun tahakkümüne karşı bir güvence olmaktan çıkar.

Buna rağmen, ortak açıklamada iki bölgeli, iki toplumlu federasyon ifadesinin özellikle yer almamış olması........

© yetkinreport.com