“Mutlak Butlan” Davası Muhalefete ve Demokrasiye Yargı Darbesi mi?
Seçim Kurulu hâkimleri tarafından verilen kararlar kesindir. Bu kararlara karşı sadece YSK’ya başvurulabilir, adli veya idarî yargıya değil. Foto: Ekran görseli
Görevsiz ve yetkisiz İstanbul 45’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’nin CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atadığı gibi, Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin de CHP merkez yönetimine kayyım ataması halinde, demokrasimize yargı vasıtası ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) bölünmesinden daha ağır bir darbe vurulmuş olacak. Kamuoyunda “mutlak butlan” davası olarak anılan ve duruşması 15 Eylül’de görülecek davada, toplumsal düzenimize yeni bir nifak sokacak, böyle bir karar halkın huzurunu bozacak, meşru siyasi zeminlerde başsız bırakacağı ana muhalefet meydanlardan ses duyurmaya çalışacak ve 1950’den bu yana önemli kazanımlar elde ettiğimiz demokrasimizi daha da geriye götürecek.
Siyasete bağlı çıkarları için hukuka açıkça aykırı işlere girişenler de farkında olmalıdır ki; ülkemizde en temel konularda bile öngörülebilir bir kural düzeni bulunduğu konusunda şüphe doğuran bu tür gelişmeler ekonomiyi ve iş dünyasını sarsıyor. Yatırım ve üretim yapmasını, istihdam sağlayarak halkın refahını artırmasını umduğumuz iş insanları, bu günlerde birkaç gün sonrası için bile önlerini göremiyorlar. Tabiri caizse akılsız başın cezasını ayaklar çekiyor, bütün bunların faturası vatandaşa çıkıyor.
Bütün siyasi partilerimiz “oligarşik”. Merkezi yönetim ve lider sultaları, arkaik delegelik sistemi, siyasetin meşru olmayan illegal finansmanı, siyasetin ve siyasetçilerin şeffaf ve hesapverir olmaması gibi birçok yönden ciddi kusurları var. Ancak ne kadar antidemokratik olsalar da cumhuriyeti, yani halkın kendi kendini yönetmesini sağlayan tüzel kişilikler. Ancak unutulmamalıdır ki kusursuz siyasi parti, siyasi partiler ve muhalefet olmadan demokrasi, farklı ve eleştirel düşünce olmadan sağlıklı yönetim olmaz.
Bu tüzel kişilikler, Medeni Kanun ve Dernekler Kanunu’ndaki temeller üzerinde bina edilirler. Fakat halkın kendini yönetmesine ilişkin yönleri 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu (SPK) ile, farklı ve özel hükümlerle düzenlenirler. SPK’daki en önemli ve özel düzenlemeler siyasi partilerin ilçe, il ve merkez organlarının seçim kurulu hâkimlerinin gözetiminde, seçimler yoluyla oluşturulmasına ilişkindir. Seçimlere ilişkin itirazlarda seçim yargısı görevlidir ve seçim kurulu hâkimleri tarafından hızlıca verilen bu kararlar kesindir. Yani bu kararlara karşı sadece Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvurulabilir adli ya da idari yargıya başvurulamaz.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi, anayasa hukukçusu Prof. Dr. Abdürrahim Eren, 2 Temmuz 2025 tarihli yazısında da açıkça belirttiği üzere, SPK m. 21’e göre siyasi parti organlarının seçimlerinin iptali istemlerinde sadece seçim yargısı, yani seçim kurulları ve en nihayetinde YSK görevli ve tek yetkili. Nitekim AK Parti çevrelerinin saygı gösterdiği Prof. Dr. İzzet Özgenç de “Prof. Eren’in yazısına katıldığını X’te (eski Twitter) açıkça ifade etmiş.
Kanaatimce Türkiye’nin en saygın anayasa hukukçusu olan Prof. Dr. Kemal Gözler de anayasa.gen.tr sitesindeki yazısında durumu teker teker sorular ve cevaplar halinde net olarak açıklıyor. Prof. Eren, Prof. Özgenç ve Prof. Gözler’in yazılarında açıklandığı üzere, siyasi parti organlarının seçimine ilişkin davada görevli yargının sadece seçim yargısı, yani seçim kurulu ve YSK olduğu apaçık ortadadır.
Gerçekten de SPK’nin 21’inci maddesi, siyasi partilerin büyük kongre, il ve ilçe kongrelerinde........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Joshua Schultheis
Rachel Marsden