BU İŞİN UÇARI KAÇARI YOK!..

Bugün; İslamiyet'i saygıdeğer bir “din” olmaktan çıkaran, Müslümanı da “dindar” olmaktan uzaklaştıran iki büyük usulsüzlüğün içinde boğulup gidiyoruz…
Bunlardan biri; her kurumda ve her organizasyonda İslam'ın siyasi egemenliğini isteyen “siyasal İslamcılık” akımı…
Diğeri ise; kişilerin dini vecibelerini yerine getirmeden de “dindar” olabileceğini savunan sahte Müslümanlık anlayışı!...
Başka bir ifadeyle;
- Siyaseti İslam'ın bir aracı değil; tam tersine İslam'ı siyasetin bir aracı haline getirenler…
- Dinin “asıl hükümleri” açık seçik ortada iken; “İslam külliyatında” kafasına göre ekleme-çıkarma yapanlar!...
Sözünü ettiğim her iki aşırılığın bizi götürdüğü tek bir yer var: Sekülerizm… Yani, “dünyacılık...”
Böyle bir iman kişiyi Allah'ından hızla uzaklaştırır… Onu dünya malına ve dünya nimetlerine esir eder…
Bu kafadaki insanlar, her türlü çıkarı için dinini bir araç gibi kullanmaktan çekinmez hale gelir…
Sapkın davranışlarla, kendi itikadında meydana gelen yozlaşma, bir süre sonra çevresindeki diğer insanların inancına da aynı şekilde sirayet eder…
O nedenle, yukarıda bahsettiğim iki tür usulsüzlüğün üzerinde biraz daha dikkatle durmak lazım…
Usul, asıl kelimesinin çoğuludur… Asıllar, kökler demektir…
Usulsüzlük de; yanlış yolda yürümek, işin aslından, kaynağından ve kökünden uzaklaşmak manasına gelir…
İnsanoğlunun bütün niyeti, gayreti ve düşüncesi onu mümkün olduğu kadar köklerine bağlamalıdır… Aslına ve özüne yaklaştırmalıdır…
Sizi sizden uzaklaştıran, kaynağınıza ve aslınıza yabancılaştıran;........

© Yeşilgiresun