Sessizliğin Yankısı

Ne vakittir olabildiğince sade bir yazı yazmak istiyorum. İçinde hiçbir metaforun, benzetmenin, göndermenin olmadığı, yalın, açık, duru bir yazı.
Yağmur gibi dupduru, renksiz ve kokusuz. Gökyüzü gibi masmavi, bulut gibi bembeyaz. Irmak gibi gürül gürül, ova gibi dümdüz ve bereketli. Dağlar kadar yüce, deniz gibi engin.
Her okuyanın aynı şeyi anladığı, her duyanın farklı bir mana çıkarmadığı alelade bir yazı. Ne arife ne tarife gerek duymayan bir yazı. Rüzgârın ansızın yüzünüzü yalayıp geçmesi kadar doğal ve olağan, güvercinlerin ürkekliği kadar içten ve samimi. Çiçeklerin kokusu kadar bildik, çocukların yaramazlıkları kadar masum.
Akşam ezanına yakın pencerelerde yol gözleyen annelerimiz kadar bizden, mahalle aralarında kedi köpek kovalamaktan harap ve bitap düşmüş çocuklar gibi candan. Kollarının altlarına sıkıştırdıkları ekmekle eve dönen babalarımız gibi tatlı sert, komşularımız gibi sevecen.
Bir yazı ki cümlelerinde eksik olmasın hiçbir öğesi. Öznesi de belli olsun nesnesi de. Yeri de........

© Yeşilgiresun