Cam Kırıkları

Nereden ve ne zamandan kaldığı hatırlanamayan garip bir duygunun bir türlü ifade edilemeyen tuhaf bir aşinalığı vardı üzerinde. Tozlu bir camdan, sisli bir sabahı belli belirsiz aydınlatmaya çalışan güneş gibiydi yüzü.
Dokunsalar ağlayacak gibiydi. Bakıyor ama görmüyor, dinliyor fakat duymuyor gibiydi! Gözlerinde ipi kopmuş bir uçurtmanın nereye gideceğini tayin edemez çaresizliğinden çok kendini rüzgâra bırakıp bırakmama karasızlığı vardı.
Yağmurunu boşaltmış bulutlar nasıl yükselirse göğe doğru o da sırılsıklam bir elbise gibi yapıştıkça yapışıyordu nicedir ruhunu tutsak eden bedenine. Ayakları yorgun bedenini taşımaktan, elleri kalem tutmaktan usanmış gibiydi. Konuşmanın anlamını yitirdiği, susmanın boş ve gereksiz bir gürültüden fazlasına dönüşmediği yaşamın labirentlerinde başıboş adımlarla yürümek olamazdı kaderi.
Saçları rüzgârda hangi yöne savrulacağını dahi şaşırmış bir endamla tepesinde anlamsızca öteye beriye uçuşup duruyordu. Gelip geçenlerin umursamaz bakışlarına birkaç saniyeliğine çarpan bu görüntü,........

© Yeşilgiresun