PİSİ PİSİ, PİST!
Kedilere bayılıyorum; şahsına münhasır hayvanlar… Aslında hayvan demeye bile çekiniyorum. Birçok kişiden daha fazla tavrı, üslubu, şahsiyeti olanlarını gördüm. “Nankör” diyorlar. Bir kere, nankörlük bize mahsus bir özellik. Kediler nankör değil, sadece yalakalık yapmıyorlar. Dürüstler. Seviyorsa gösteriyor, sevmiyorsa gösteriyor. Çıkarı için bir şey yapıyorsa da çıkarı için yaptığını biliyorsunuz. Mesela “Hadi bana yemek ver” diyor; verdikten sonra da gidiyor. Ee, yemek verdik diye ömür boyu peşimizde mi dolansın? Elimizi mi sıksın, yoksa para mı ödesin? Gidecek tabii.
Kedilerin en çok “çornaklamalarını” seviyorum. İnanılmaz karakteristik… Tam kendini sevdirirken, “Bu kedi onu sevdiğim için mutluluktan ölüyor” derken bir anda çok çevik bir şekilde çornak atıyor; ağzın açık kalıyor. Bu tırmalamalar yüzünden kaç kere aşı yaptırdım. Sonra tekrar tekrar çizildim; ama ne yapayım sevmeyi seviyorum. Adrenalin yaşatıyorlar. Yaklaşıyorsun, çok masum, melek. “Bu sevgi isteyen uysal bir kedi” diyorsun. Sonra kolunda bir çizik daha! Sevdiğim kedi sayısı, kolumdaki çentik sayısıyla aynı.
Kediler böyle işte; ruh hâlleri bin........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein