menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dağ Başını Duman Almış Marşı’nın Yazılış Öyküsü

45 1
yesterday

Sanatçının kaderi unutulmaktır Türkiye’de. Eğer arada bir anımsanıyorsa ulusu da ilgilendiren belirgin bir iz bırakmış olabilmesindendir bu anımsanış.

Ali Ulvi Elöve de anımsanır ama okullarda ve bayram günlerinde olur çoğu kez bu iş.

Daha çok açtığı sergilerde dikkati çeken Itır Gürdemirel’i ziyaretimde Itır Hanım’ın dedesi olan, edebiyatımızın eski ustalarından değerli öğretmen, şair, dilci Türk edebiyatının ilk çocuk şairlerinden, edebiyat tarihi ve Türkçenin tarihi ve grameri üzerine araştırmalar yapan, Dağ Başını Duman Almış sözleriyle başlayan Gençlik Marşı’nın söz yazarı Ali Ulvi Elöve’yle görüşme olanağı bulmuş ve bugüne değin yayınlanmamış ‘Dağ Başını Duman Almış’ marşının son dörtlüğünü Ali Ulvi Elöve’nin ağzından dinleyebilmenin mutluluğunu yaşamıştım.

Dehen Özbek’in bir yazısında da işaret ettiği gibi: Efsane Beden Eğitimi öğretmeni Selim Sırrı Tarcan, yüksek eğitim için gittiği İsveç'te duyduğu İsveçli besteci Felix Körling'in Tre Trallande Jäntor (Üç Şarkı Söyleyen Kız) şarkısını Jimnastikte kullanabilirim diye düşünüp, notalarını kaydedip Osmanlı İmparatorluğuna getirmiş, Türkçe öğretmeni ve şair Ali Ulvi Elöve'den, bu melodiye Türkçe söz yazmasını rica etmiştir.

Birinci Dünya Savaşı'nın tamamen aleyhimize döndüğü, milletin derin ümitsizlik yaşadığı günlerdi. Ali Ulvi bey bu duygularla, İstanbul Moda'daki erkek öğretmen okulunun denize bakan odasında pencere kenarına oturmuş, kareli defterine mavi mürekkeple Gençlik Marşı’nı kaleme almış ve bu marş Gençlik Marşı adıyla, 1915-1916 akademik yılından itibaren spor etkinliklerinde bu marş kullanılmaya başlanmıştır.

Dağ Başını Duman Almış Marşı’nın unutulmaz şairi merhum Ali Ulvi Elöve, İstanbul’daki evinde görüştüğümüz 29 Ekim 1973’te yani, Cumhuriyetin 50. yılında, 92 yaşında idi. Servet- i Fünun Dönemini hazırlayan kalemlerden biri olan canlı tarih Ali Ulvi Elöve’nin anılarını yokladığımda Servet-i Fünun öncesinden kalanları şöyle anlattı:

“Selanik’te Meşrutiyet’ten evvel ‘Çocuk Bahçesi’ adlı haftalık bir mecmua vardı, orada çalışıyor, terkibsiz bir dille ve temiz Türkçeyle:

Arı gezer çiçek emer,

Kuşlar uçar, bir yem arar,

Orman renkten renge girer

Her tarafta çalışmak var

biçiminde şiirler, yazılar yazıyordum.

O zaman Servet-i Fünun dergisi çıkmıyordu. Filozof Rıza Tevfik, Mehmet Emin’i beğeniyor ve onun şiirlerini yayımlıyordu.

Bir sıra geldi ki Frenkler Rumeli’yi paylaşıyorlardı. Zorunlu olarak dergi kapandı. Ömer Naci, Rıza Tevfik ve beni hapsettiler. Çuval çuval kitaplarımı aldılar. O zamanki

Umumi Ecnebiye müdürü beni bıraktırdı. Ömer Naci de kaçtı. Sonra 31 Mart vak’ası oldu.

Selanik’ten Hareket Ordusu’yla Anadolu’ya geldim. Talebem asıl adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin ve asıl adı Enis Avni olan Aka Gündüz de........

© Yeniçağ