“Temiz eller!”

Türkiye’de her birkaç yılda bir yeniden dolaşıma sokulan “temiz eller” söylemi, bu kez yine spor camiası üzerinden kamuoyunun gündemine taşınmış durumda. Kullanılan dil iddialı, kavramlar büyük, ima edilen sonuçlar ise çoğu zaman soruşturma aşamasının çok ötesine geçiyor. Henüz yargı makamlarının ortaya koyduğu kesinleşmiş bir tablo yokken, kamuoyunda neredeyse tamamlanmış bir hüküm atmosferi oluşturuluyor. Bu noktada, yaşananları tartışırken özellikle hukuki sınırları gözeten, ihtiyatlı bir dil kullanma zorunluluğu kendini dayatıyor.

Yakın geçmiş hatırlandığında, spor dünyasında yürütülen bazı soruşturmaların yalnızca adli süreçler olarak kalmadığı; medya, siyaset ve kamuoyu algısının yoğun etkisi altında şekillendiği görülüyor. Özellikle “şike kumpası” olarak anılan davalar, henüz yargı süreci tamamlanmadan kurulan kesin yargılar nedeniyle ciddi hak ihlali tartışmalarına yol açmıştı. O dönem atılan manşetler, yapılan yorumlar ve oluşturulan kanaatler, sonradan ortaya çıkan hukuki sonuçlardan bağımsız olarak kalıcı izler bıraktı. Bugün gelinen noktada, benzer bir yöntemin yeniden devreye girmesinin sorgulanması, hukuka bağlılığın doğal bir gereğidir.

Mevcut soruşturmalarla ilgili temel problem, iddiaların varlığından ziyade, bu iddiaların kamuoyuna sunuluş biçiminde ortaya çıkıyor. Ceza hukukunun en temel ilkelerinden biri olan masumiyet karinesi, soruşturma aşamasında özellikle titizlikle korunması gereken bir güvencedir. Ancak pratikte, bazı dosyalarda bu ilkenin kolaylıkla geri plana itildiği, iddia ile suçun eş anlamlı hâle........

© Yeniçağ