Simit hesabı, halkın yoksulluğunu gösteriyor ve fakat bu yoksulluk buzdağının görünen kısmıdır. Asıl sorun ülkenin yoksullaşmasıdır. Maalesef günübirlik yaşayan bir toplum olduğumuz için ülkenin yoksullaşmasını göremiyoruz.
2003 yılından 2024 Temmuz ayı sonuna kadar geçen 21 yıl 7 ayda, 1,1 trilyon dış ticaret açığı verdik. Türkiye’nin bir yıllık millî geliri kadar. Ve 736 milyar dolar cari açık verdik. (Aşağıdaki tablo.)
Cari açık ülkenin döviz ve aynı zamanda servet kaybıdır. Beş yıl öncesine kadar bu açık kısmen doğrudan yabancı yatırım sermayesi ile kısmen de dış borçla finanse ediliyordu. Artık doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmiyor. Bu nedenle cari açığın finansmanı doğrudan dış borçla yapılıyor.
Gelecekte bu borçları, faizleri ve kâr transferlerini yine biz ödeyeceğiz. Ödediğimizde dışarıya giden faiz ve kârların GSMH’ya oranı büyüme oranından daha yüksek olursa, ülke daha da fakirleşecektir.
Öte yandan bu 21 yılda yalnızca kaynak ve servet kaybetmedik. Başkanlık sistemiyle otokrasi sertleştikçe, beşeri sermayeyi de kaybettik. TÜİK’in uluslararası göç........