Kutuplaşma: Seçici körlük |
Sahip olduğu ayrıcalıkları adalete yeğleyerek haksızlıklara karşı iki kelam söz söylemeyen insanların adalete ihtiyacı olduğunda adaletsizliği malumun ilanı olarak açıkladığını görmüşken, elbet bir gün herkese lazım olacak adalet ve tehlikeli kutuplaşma üzerine bir kaç şey söylemek istiyorum.
Toplumsal kutuplaşma artık sadece bir sosyolojik kavram değil; gündelik hayatımızın, siyasetin, hukukun ve hatta vicdanlarımızın içine işlemiş bir gerçeklik. Aynı olaya bakıp bambaşka dünyalar gören, aynı adaletsizlik karşısında biri “isyan”, diğeri “oh olsun” diyen bir toplumdan söz ediyoruz. Peki bu noktaya nasıl geldik? Asıl soru şu: Bu kadar keskin bir “biz ve onlar” ayrımı kime, neye hizmet ediyor?
Siyaset, doğası gereği rekabet içerir. Ancak bu rekabet, toplumu kutuplara ayırıp her kutbu diğerine düşmanlaştırdığında, artık siyaset olmaktan çıkar; bir tür kimlik savaşına dönüşür. Ve kimlik savaşlarında adalet, hakikat ve makul muhakeme ilk kaybedenler olur.
Siyasetin kutuplaştırıcı dili ve “biz-onlar” ayrımı
Siyasetçilerin kullandığı dil masum değildir. Kutuplaştırıcı siyaset, toplumu ortak değerler etrafında birleştirmek yerine, sürekli bir “tehdit” algısı üzerinden konsolide eder. “Biz” doğruyuzdur, “onlar” yanlıştır; “biz” vatanseverizdir, “onlar” düşmandır. Bu dil, seçmeni düşünmeye değil,........