Mesele ‘ziyaret’ değil, müzakere, anlamadınız mı?
CHP İmralı’ya gitmenin “anlamsız” olduğunu, herkesin her şeyi bildiğini söyleyip duruyor. “Süreci İmralı’ya gitme ve gitmemeye sıkıştırmayın” diye de tavsiyede bulunuyor. Her şey biliniyormuş.
Öyle mi?
Bir bilinmeyen var.
Başkan Öcalan belki bir yıldır, belki daha fazla CHP’yle, AKP’yle, MHP’yle ve TBMM’yle değil, devletle, belki MİT’le, belki Askeri İstihbarat’la, belki Dışişleri Bakanı’nın bile bilemeyeceği diplomatik korpusun “casuslarıyla” görüştü.
Görüştü ve demokratik bir uzlaşmaya vardı.
Sonra ne oldu?
DEM ve MHP dışında partiler “mızıkçılık” etmeye başladı. En “mızıkçı” da, Zafer Partisi’nin, İyi Parti’nin, Kılıçdaroğlu-Ergenekon hizbinin şantajıyla ne yapacağını bilemeyen kamu yoklamalarında “birinci” parti olan CHP’nin yönetimi. İkinci mızıkçı iktidar partisi AKP. AKP’yi MHP marke ediyor. DEM Parti’nin gücü CHP’yi marke etmeye yetmiyor.
Ciddi olalım: Başkan Öcalan onlardan “nezaket ziyareti” beklemiyor. “Ben yanınıza gelemiyorum, ayağımda zincir var, siz gelin, bir de biz aramızda bir müzakere yapalım” çağrısında bulunuyor. Kulakları açalım: “Siz benim ne dediğimi, ben de sizin ne dediğinizi biliyorum, ama hiç kimse biz bir araya gelip, müzakere ettiğimizde ve müzakerenin sonucunda ne diyeceğimizi bilmiyor”, mesela “kimsenin devletle yaptığım müzakerenin sonunda benimle devletin ortak olarak ne diyeceğimizi sizin de bilmediğiniz gibi” diyor ve sizi mecburen İmralı’ya müzakereye çağırıyor.
Evet, Öcalan’ın devletle müzakereden sonra ne dediği apaçık. Adı geçen partilerin, başta CHP ve AKP’nin ne dediği pek açık değil. Açıklık şart. Bu açıklık da ancak Öcalan’la müzakere sonucunda ortaya çıkar. Tıpkı devletle yaptığı müzakerede ortaya çıktığı gibi.
Bu kadar basit:........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein