DEM Parti’nin raporu ve kalıcı barış arayışı

DEM Parti, TBMM’de kurulan Komisyon’a çözüm ve yol haritası için hazırladığı raporu sunduktan birkaç gün sonra kamuoyu ile paylaştı.

Rapora dair birkaç gözlemimi paylaşmak istiyorum.

Bir raporda neyi söylediğiniz kadar, nasıl söylediğiniz de önemlidir. Bu anlamda DEM Parti’nin burada ‘nasıl’ kısmını da önemsediğini görüyoruz. Türkiye’nin yüz yıllık Kürt meselesine 2025’ten bakan, kompakt ve özgün bir belge niteliği taşıyor.

Her şeyi söyleyelim ve geçelim demeyen, duygusallıktan uzak ama duyguyu da es geçmeyen, bir siyasi partinin temenniler manzumesine sıkışmayan, demokratik bir ulusun inşasına odaklanan, güncel bir fotoğraf çizen ve 99 sayfadan oluşan raporun iskeleti “Önsöz, Amaç, Metodoloji, Giriş ve ardından 6 ana bölüm geliyor; sonrasında Sonuç ve Kaynakça” sıralamasından oluşuyor.

Raporun en genel haline dair, bazı hususların özellikle altı çizilebilir.

Bir kere manipülasyona kapalı, polemikten uzak, doğrudan çözüme odaklı bir metin olmuş. Gündelik siyasetin sığ sularında boğulan, “ilk 4 madde” tartışmalarıyla savrulmalara çekilen veya bayrak-sınır gibi semboller üzerinden manipüle edilen tartışmalara bu rapordan ekmek çıkmıyor. Hakeza anayasa tartışmaları ile ilgili bir metin de değil.
Aksine, “Demokratik Cumhuriyet” tezi ile ortak yaşamın arayışına girişildiğini görüyoruz. Milliyetçi korkuları besleyen değil, onları da anlayan ve okuyacak olanda endişeleri de gideren bir dil tercihi var. Herhangi bir kırmızı çizginin değil, esnek ama ilkeli bir “Demokratik Toplumsal Sözleşme” önerisi var bütünlüğe bakınca.

Raporun ruhunu tek bir cümle ile ifade etmek gerekirse, bu şüphesiz “Kürdün hukuk altına alınması” olur. Yıllardır süregelen güvenlik parantezinden çıkıp, meselenin bir “hukuk ve eşitlik” meselesi olduğunu vurgulayan bu yaklaşım, raporun üzerinde önemle durduğu eksendir. Bu ekseni takiben “Bütüncül Hukuk” ve “Özgürlük Yasaları” kavramları, sadece Kürtler için değil, bu ülkede kendini öteki hisseden........

© Yeni Yaşam