Açlık sınırında bir asgari ücretle Türkiye ekonomisi nasıl büyür? |
Yeni asgari ücret açıklandı. Asgari ücrete yapılan artış, asgari ücretli bir işçiyi ve ailesini açlık sınırından kurtaran bir artış olmadığı gibi, reel bir artış da değil. Çünkü bu artış ancak 2025 enflasyon kayıplarını karşılamaya yetiyor.
Buna rağmen kıyamet kopmadı. Sendikalardan ciddi bir tepki gelmedi, asgari ücretliler de sokağa çıkmadılar. Bu da işçi sınıfının ve onu temsil ettiği varsayılan sendikaların ve siyasi hareketlerin nasıl derin bir kriz içinde olduğunu gösteriyor.
Gelecek işçi nesli: modern köleler!
Asgari ücretin bir sefalet ve açlık ücreti olarak belirlenmesi kuşkusuz öncelikle, milyonlarca işçi ve ailesinin temel gıda maddelerinden mahrum kalacağının, işçi çocuklarınınsa bu koşullarda ilerde babalarından ya da annelerinden çok daha geri bir durumda olacaklarının ve bir tür modern kölelere dönüşeceklerinin belirtisi. Böylece ortada hem yoğun bir emek sömürüsü var hem de adaletsizlik ve etik dışı bir durum söz konusu.
Sadece asgari ücretliler için değil tüm işçi sınıfı için alarm zilleri çalıyor!
Ayrıca asgari ücretteki artış, diğer çalışanların ücretlerindeki artışı ve emeklilerin ücretlerini de etkilediğinden, seneye yapılacak toplu iş sözleşmelerinde işçi ücretlerine yapılacak artışlar da çok az olacak. Böylece asgari ücret ile ortalama ücret arasındaki fark giderek kapanacak. Bu da sadece asgari ücretlilerin değil, sınıfın geri kalanının da açlık sınırından kurtulmasını imkânsız hale getirecek.
Çünkü DİSK-AR’ın 2026 Yılı Asgari Ücret Raporu’na göre tüm özel sektör işçilerinin yüzde 46,7’si asgari ücret ya da asgari ücretin yüzde 5 fazlası düzeyinde bir gelir elde edebiliyor. İktisatçı Zafer Yükseler ’in TÜİK’in 2024 yılına ilişkin açıkladığı firma büyüklüklerine göre temel göstergeleri kullanarak yaptığı hesaplar da benzer bir sonuç veriyor: ücretli çalışanların yüzde 43’ü asgari ücret düzeyinde bir ücret alıyor. Dahası, yine bu hesaplamalara göre, personel maliyetinin üretim değerine oranı KOBİ’lerde yüzde 16, büyük firmalarda ise sadece yüzde 14 seviyelerinde. Yani işçi sınıfının toplam hasıladan alabildiği pay son derece düşük. (1)
Bu gerçeğe rağmen izlenen emek karşıtı, kemer sıktıran ekonomi politikaları, iki haneli enflasyon, adaletsiz vergi sistemi ve baskıcı yönetim yüzünden, işçi sınıfının 2026 yılında daha iyi durumda olmasını beklemek tam bir safdillik olur.
Düşük ücretler ekonomik büyümenin önünde engel!
İktidarın övündüğü yüksek (!) ekonomik büyüme de tehlikede. Çünkü asgari ücretin bu denli düşük tutulması (orta ve uzun vadede), ekonominin büyümesinin sürdürülmesini zorlaştıracak.
Yeni reel........