Kapitalizmin başkenti New York’da deprem |
Ekim ayında Arjantin’de yapılan ara seçimlerde Trump’ın desteği-tehdidi sayesinde Jovier Milei’in adayları kazanarak şaşkınlık yaratmıştı. 20 yıldır halkın sokaklarda olduğu, Latin Amerika’da 21. yüzyılın başındaki büyük isyandan biri olan ve yeni yüzyıla damgasını vuran Arjantin isyanı sonunda testereli bir faşistin iktidara gelmesi ile büyük bir düş kırıklığı yaratarak bir dönüm noktasına gelmişti. J. Milei halkın zaten erimiş sosyal ve ekonomik haklarını testeresiyle iyice kesip biçmesine rağmen, ara seçimlerde yeniden kazanabiliyordu.
Ancak New York belediye seçimlerinde Trump’a meydan okuyan bir aday seçim kazanabildi. Elbette bu seçim zaferinin Amerika’ya özgü bir hikayesi vardı.
“New York’un hikâyesi, 2008 finans krizinin gölgesinde bir kez daha yazıldı. Bu yalnızca bankacılık sisteminin değil, neoliberal büyüme modelinin de çöktüğü andı. On yıllar boyunca konut kredileriyle şişirilen refah balonu patladığında, devletin kurtardığı şey insanlar değil, piyasalardı.
“New York krizden en çok etkilenen şehir oldu. Zira şehrin ekonomisi finans ve sigorta sektörüne bağımlıydı. Bankaların çöküşü yalnızca hisse senetlerini değil, belediyenin vergi gelirlerini, emlak piyasasını ve binlerce yan sektörü de vurdu. Onbinlerce kişi işini, evini, birikimini kaybetti. Barınma krizi bu dönemde yerleşik hale geldi.
“Tam bu atmosferde, 2011 sonbaharında, New York Zuccotti Park’ta Occupy Wall Street hareketi doğdu. “Biz yüzde 99’uz” sloganı, hem krizin sınıfsal doğasını hem de toplumun bastırılmış öfkesini görünür hale getiriyordu. New........