menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Abdullah Öcalan’la 24 Kasım görüşmesi ve siyasi yansımaları

4 0
yesterday

Kürt sorunu çözülecekse, en genel anlamda şiddetten arındıracaksa, demokratik zemine taşınacaksa temsilcisi bellidir. O da Kürt halkının önder diye kabul ettiği, benimsediği, baş müzakereci olarak gördüğü Öcalan’dır. Bunu reddetmek güneşi balçıkla sıvamak demektir ki, mümkün değildir

Haydar Ergül

Kürt sorununun çözümüne dönük Meclis’te kurulan komisyonun aldığı bir karar sonucunda, bir heyet İmralı Adası’nda tutsak bulunan PKK’nin kurucu önderi Abdullah Öcalan’la bir görüşme yaptı. DEM, AKP ve MHP’den oluşan temsilcilerin yer aldığı üç kişilik heyet Abdullah Öcalan’la 3 saate yakın bir görüşme gerçekleştirdi. Basına yansıdığı kadarıyla Öcalan, Kürt sorununun çözümüne ilişkin ve Türkiye’nin demokratikleşmesi bağlamında düşüncelerini ifade ettiği, sorulan sorulara cevap verdiği, yine yansıyanlardan anlaşıldığı kadarıyla meselenin sadece Türkiye’deki Kuzey Kürdistan meselesinin çözümü olmadığı, başta Suriye olmak üzere dört parça Kürdistan’ı ilgilendiren çeşitli soruların sorulduğu ve Öcalan’ın bunlara cevap verdiği. Kuşkusuz kamuoyunda bunlar tartışılıyor. Yine çözüm komisyonunun aldığı karar gereği görüşme tutanakları komisyona sunulurken, kapalı bir oturum yapılacaktır. Tabii ki başta DEM olmak üzere CHP ve diğer bazı partilerin bunun basına açık yapılması istemi oldu. Fakat AKP-MHP blokunun basına kapalı olsun tutumu baskın geldi. Bunun üzerine CHP “kapalı oturuma katılmayacağım” dedi.

Görüşmenin tarihsel anlamı ve Kürt sorununun kökeni

Abdullah Öcalan ile görüşülmesi içeriğinden daha fazla olarak, onun tarihsel anlamı çok daha önemlidir. Çünkü Kürt sorununun geçmişi, Osmanlı’nın son yüzyılına kadar uzanıyor. Son yüzyıldır da Kürdistan dörde parçalanmış ve “Kürtler yoktur” denilmiş, itiraz eden Kürtler de katliama uğramış, sürgün edilmiş ve zorunlu göçertilmiştir. İskân Kanunu, Tunceli Kanunu gibi yasalar Millet Meclisi’nden çıkarılmıştır. Coğrafyanın da Türkleştirilmesi hedeflenmiş; tarih, toplum, ekonomi, maliye, hemen her alan Türkleştirilmiştir. Yani Kürde ait en ufak bir şey bırakılmamıştır.

Bu pratiklerin uygulanmasında asıl siyasal sorumlu kim? Kuşkusuz tek parti dönemidir ve kararlaştırıcı ve uygulayıcı CHP’dir. Bunu şunun için belirtiyoruz: CHP bugün Kürt sorununa karşı aldığı tutumu anlayabilmek için bu geçmişi bilmek gerekir. Hatta daha da geriye gidilirse 19. yüzyıl Osmanlı’nın son dönemindeki İttihat-Terakki’nin Turancılık tahayyülünü ve oradan evrimleşerek CHP’de somutlaşan ve Türk ulus-devletini kuran bir yapıya ulaşmıştır. Anadolu’yu ve Kuzey Kürdistan’ı Türkleştirme, burayı bir Türk yurdu haline getirmek için Türk dışında bir varlığı tanımama fikriyatına evrimleşmiştir. Kuşkusuz bunların tümünü ayrı ayrı değerlendirme konusu yapmak gerekir.

CHP’nin iki eğilimi ve güncel tutumu

CHP’nin üzerinde durmak lazım. Mevcut durumda CHP’nin tutumu nedir, nasıl davranmaktadır? Bir yanıyla özellikle yeni yönetimi, Özgür Özel-İmamoğlu ikilisi yönetimi sol cilalı-liberal, Kürdün varlığını kerhen de olsa kabul eden, sorunun Meclis’te çözülmesini isteyen bir yerde ve bu yüzden komisyona üye vermiştir. Geçen hafta sonu, gerçekleşen 39. Olağan Kongresi’nde de Kürt sorunundan, Kürt dilinden bahsetmiştir. Buradan........

© Yeni Yaşam