menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Vatan tehlikede mi?

17 0
18.06.2025

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yeni yasama dönemi açıldığından bu yana toplumsal ilişki ve çelişkileri anlamlandırmanın mihengi olarak benimsediği basmakalıp bir askeri terminoloji bir salgın gibi yayılarak genel siyasal söylemin baş köşesine yerleşti: “İç cephe”.

Bu terminoloji, hikmetinden sual olunmaz hakikat payesine yükselince yalnızca medyanın değil, muhalefetin dilinde de bir hükümet tasarrufu, ya da bir yargı kararı veya bir siyasal pozisyona değer biçmenin ölçüsü onun “iç cephe” bağlamında ne ifade ettiğine bağlanır oldu: “Aman iç cephemize bir şey olmasın, aman iç cephemizin istikrarı daim olsun. Amin.” Muhalefet partilerinin elinde de bir “içcephemetre” beliriverdi. Sorgulamalar artık “Bu yapılan iç cepheye sığar mı, sığmaz mı?” “Tam da iç cephe şey olmuşken bu nasıl bir şey?” vb. seviyesinde.

Bu gidişe 10 Ekim 2024’te bu köşede “ ‘İç cephe’ – Ev çiye?” başlığı altında işaret etmiştim: “Bu harekatın kilit kavramı olan güya “iç cephenin tahkimatı” uydurmasının ve bunun esbabı mucibesi olarak ortaya atılan “dış tehdit İsrail” iddiasının bir palavradan ibaret olduğu önceki günkü “Kapalı Oturum”da bütün katlanılmaz saçmalığıyla birlikte ortaya döküldü. Bundan sonra, karşı karşıya kaldığımız siyasal ve psikolojik manevraların görünüşteki gerekçeleriyle vakit kaybetmektense, gerilerindeki saiklere odaklanmak ve rejimin hamlelerine reaksiyon vermekle uğraşmak yerine siyasette ön almaya çaba göstermek muhalefet için daha yerinde olacaktır.”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, o kapalı oturumda “konuşulmayanları” kamuoyuna “[…] bilmediğiniz bir şey yok. Bugünden yarına Türkiye’ye saldıracaklarına dair hiçbir şey yok. Erdoğan o sözü Türkiye’nin en çok konuşulan konusu yoksulluk, işsizlik, geçim sıkıntısı olduğu için, Türkiye bunları konuşmasın diye İsrail Türkiye’ye saldıracak lafını attı. Cumhurbaşkanı eliyle yapılan manipülasyonu milletimize şikâyet ediyorum.” diyerek özetlemişti. Aynı Özel’i önceki gün şunları söylerken dinledik: “Lafa gelince iç cepheyi tahkim etmekten bahsedenlere sesleniyorum. ‘İç cepheyi güçlendirelim. Birbirimizle çatışmayalım, birbirimizle kavga etmeyelim.’”

Özel’in, siyasi rakibinin önüne sektirdiği topu boş kaleye yollamanın cazibesine kapılıp gelişine bir vuruş yapmaktan kendisini alıkoyamadığını elbette anlıyoruz ama, egemen söylem de egemenliğini işte böyle kuruyor: Dil, düşüncenin yalnızca ifadesi değil, aynı zamanda onun kurucu unsuru olduğundan yüzlerce, binlerce kez tekrarlanana tekrarlana yalnızca ahalinin diline bir söylem değil, zihnine de bir düşünme şekli düşürülmüş oluyor.Bu çerçevede üzerinde durmamız gereken -biri tekrar pahasına- üç konu var.

Birincisi, “dış tehdit İsrail” kalıbı. Bu kalıbı daha çok Bahçeli, ama Erdoğan dahil iktidar sahiplerinin tamamı, aksi iddia edilemez, ispatı gereksiz aşikâr bir hakikatmişçesine tekrar ederek kamusal söyleme gömüyorlar.

Oysa, İsrail’in Türkiye için bir askeri tehdit, istila potansiyeline sahip bir düşman güç olduğu iddiası, hiçbir resmi kayda dayanmayan bir “psikolojik harekât” argümanı. Her şeyden önce, İsrail, hiçbir Milli Güvenlik Kurulu kararında bir tehdit olarak zikredilmiş değil, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla en azından Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde de “dış tehdit”ler arasında sıralanmıyor. Özetle rejim........

© Yeni Yaşam