menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Barış ve ekmek

9 0
31.10.2025

Türkiye, ekonomik krizle birlikte tarihinin en ağır gelir adaletsizliği dönemlerinden birini yaşıyor. Ücretliler, emekliler ve işsizler için yaşam her geçen gün daha da zorlaşıyor. Çarşıda pazarda fiyatlar yangın gibi büyürken, iktidarın sunduğu 2026 bütçesi bu yangını söndürmek yerine körüklüyor. Ekonomik yük yine toplumun en yoksul kesimlerinin, yani işçilerin, emekçilerin, küçük esnafın ve emeklilerin sırtına yıkılıyor.

Yoksulluk derinleşirken servet artıyor

Uygulanan ekonomi politikaları, emeğin payını tarihsel olarak en düşük seviyelere indirdi. Asgari ücret milyonlarca çalışanı açlık sınırının altında bırakırken, gıda enflasyonu halkın mutfağında yangına dönüştü. Emekliler yıllarca çalıştıkları halde temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor; gençler iş bulmakta zorlanıyor, kadın işsiz oranı devasa boyutta, üniversite mezunları uzun çalışma koşullarıyla asgari ücrete razı hale getiriliyor. Bu tablo, gelir adaletsizliğinin ne kadar derinleştiğini açıkça gösteriyor.

Ancak bu yoksullaşmanın bir diğer yüzü var: Servet sahiplerinin ve büyük sermaye gruplarının kâr oranları artıyor. Dünya listelerinde Türkiyeli zenginler üst sıralara çıkarken verdikleri vergi devede kulak kalıyor. Diğer yanda Kütahya-Zafer Havalimanı gibi kullanılmayan tesislerin maliyetleri dahi halkın cebinden karşılanıyor. Kamu kaynakları; kamu-özel iş birliği projeleriyle köprülere, otoyollara, şehir hastanelerine, garantili havaalanlarına akıtılıyor. Yani halktan alınan vergiler, geniş halk kitlelerinin ekmeğine değil, servet vergisine tabi tutulması gereken belirli sermaye gruplarının zenginliğine zenginlik katıyor.

Öncelik halkın ekmeği değil, silahlanma

2026 bütçesi, yoksulluğu ve bu gidişatı tersine çevirmek yerine daha da sertleştiriyor.........

© Yeni Yaşam