BİR YAZAR, BİR ÇİZER VE BİR OĞUL: ÇAĞRI CEBECİ
Çağrı Bey siz hem çocuklar için kitaplar yazan ve çizen hem de gündeme ilişkin çeşitli konularda çizdiği karikatürleriyle tanınan bir sanatçısınız. Okurlarımızın da sizi daha iyi tanıması adına kısaca kendinizden ve mesleğinizden bahseder misiniz?
19 Mayıs 1974 tarihinde Aydın’da doğdum. Küçük yaşlarda başlayan resim çizme merakım ilerleyen zamanlarda gelişerek rahmetli babamın da etkisiyle meslek haline geldi. Esasında mesleki tercihler çocuk yaşlarda kendini belli eder. Tüccar olacak çocuk oyun oynarken bir şeyler alıp satar, müzisyen olacak çocuk sürekli şarkı söyler, ressam olacak çocuk kalemi kâğıdı ve boya kalemlerini elinden bırakmaz. Burada ailenin çok önemli bir yer teşkil ettiğini düşünüyorum. Örneğin babam, benim çocuk yaşlardaki resme olan yeteneğimi fark edip “Çocuk ve Resim” adlı şiiri yazmıştır. Bu şiir belki de babamın beni şu anda görmek istediği mesleki kariyere bir davetti. Ben de bu davete ilerleyen süreçte icabet edip, bu kabiliyetimi yetenek sınavı ile giriş yapılan Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni kazanarak akademik boyuta taşıdım. Üniversite hayatım, yeteneğimi ve aynı zamanda sanata olan bakış açımı da zamanla geliştirdi ve değiştirdi. Buna bir bakıma “pişmek” de diyebiliriz. Mezun olduktan sonra bazı çocuk dergilerinde çeşitli içerikler hazırlayıp aynı zamanda da çizimler yapmaya başladım. Yazarlık hayatına hazırlık dönemim bu şekilde başladı. Zaten ilk kitabım da bu dergilerde yayımlanan içeriklerin derlenmesi ile oldu. Bir yazarın hayatında ilk kitap her zaman çok değerlidir. Onun heyecanı ve hissettirdiği duygu, yazarı sonraki kitaplara taşır.
Dışarıdan bakıldığında çocuk edebiyatı oldukça zor bir saha. Siz bu sahaya nasıl atıldınız? Sizce de dışarıdan bakıldığı gibi zor bir saha mı?
Ben çocuk edebiyatına 2000’li yılların başında merak sardım diyebilirim. O dönemlerde çocuk dergileri furyası vardı. Oraya yaptığım eğitici içerikler arttıkça ve çocuklar tarafından okundukça çok motive oluyordum. Türk çocuklarının hak ettiği kaliteli eserler üretmek âdeta bir görevdi benim için. İşte bu düşünce ile çocuk edebiyatına atıldım.
Çocuk edebiyatı sizin de belirttiğiniz gibi zor ve ülkemizde çok sıkıntı yaşanılan bir alan. Ülkemizin çocuklarının nitelikli kitaplara ihtiyacı var. Çünkü çoğu aile, çocuğunun ne okuduğu hakkında bilgi sahibi değil. “Aman okusun da ne okursa okusun” mantığı biraz yaygın maalesef. Oysa çocuk yaşta okunan her kitap, eğer içinde zararlı mesajlar varsa, çocuğun zihinde yer edip ergenlikte de karşısına çıkabiliyor. İyi şeyler yazmak, iyi mesajlar vermek zorundasınız. Yazacağınız yanlış bir kelime bile çocukları olumsuz etkileyebilir. Yazarın bu tür sorumlulukları da vardır.
Yazarlığın yanında çizerlik de yapıyorsunuz? Hem hayali bir dünya kurarak yazmak hem de bunu resme dökmek sizin için ne anlam ifade ediyor? Ayrıca size en çok keyif veren yazmak mı yoksa çizmek mi?
Hayatım boyunca resim yapmak, karikatür çizmek ya da bir şeyler karalamaktan hep keyif aldım. Örneğin günlük yaşantımda çantamda hep kâğıt kalem taşırım. O an aklıma gelen bir karakteri ya da gördüğüm bir enstantaneyi karalamak hem beni mutlu eder hem de mesleki anlamda bana yardımcı olur. Şöyle ki; bu karalamaların arasından çocuk kitaplarım için bazı karakterler çıkarabiliyorum. Ya da ortamını beğenip çizdiğim bir yeri yine kitaplarımda veya çizimlerimde kullanabiliyorum. Dolayısı ile bu çizimler, hayal dünyamdaki konular ve karakterlerle birleşince hem gerçekçi bir kurgu oluşturuyor hem de okuyucuyu kitabın içine çekiyor.
Yazmak mı, çizmek mi sorusunun cevabı ise gerçekten çok zor. Bu soru, bir kaptana “Gemini mi daha çok seviyorsun, denizi mi?” diye sormak gibi. İlle de bir tanesini seç derseniz ‘çizim yapmak’ diyeceğim.
Bu alanlarla beraber sizi karikatürlerinizle tanıyoruz. Milli Devlet gazetesi için çizdiğiniz karikatürler gündeme ilişkin pek çok konuda hem........© Yeni Ufuk Dergisi
