HAZİN HİKÂYE: SÜRGÜNÜN 80. YILINDA AHISKALI TÜRKLER
Kaç sürgün gördük evlat! Başımızdan bir değirmen taşı geçmedi.
-Çilekeş Ahıskalı Nine
Devrilesi Moskof diye başlayan,
Bir türkü söylerdi anam eskiden.
Yanık yanık of! of! diye başlayan,
Bir türkü söylerdi anam eskiden.
Onda bir memleket, bir vatan derdi,
Gözümden bir cihan geçer giderdi.
Her beytin sonunda âh vatan! derdi,
Bir türkü söylerdi anam eskiden.
Ahıska; yaklaşık 2.500 yıllık Türk yurdu… Ahıska; 80 yıldır yetim kalan bir bölge… Ahıska; tek suçu Türk olan bir toplumun bir gece yarısı ölüme gönderildiğine şahit olan belge…
Daha milattan önce IV. yüzyılda Makedonyalı İskender bölgeye geldiği zaman karşılaşır Ahıskalıların atalarıyla. Gürcü tarihçiler bunlara Kıpçak veya Bun-Türk der ve bunların otokton yani yerli Türkler olduğunu söyler.
Ahıskalı Türkler Kafkasya halklarından birini teşkil eder. Nitekim eski dönemlerden itibaren Türklerin Kafkasya’ya yönelik akınlarının olduğu bilinen bir gerçektir. Türklerin yerleştikleri bölgelerden biri de şimdiki Gürcistan sınırları içerisinde bulunan Ahıska bölgesidir.
482 yılına ait bir kaynakta Ageska olarak geçen Ahıska ismi, Türklerin şaheserlerinden sayılan Kitâb-ı Dede Korkut’ta Ak-Sika veya Ak-Saka şeklinde geçmekte ve Ak-Kale anlamına gelmektedir. Anadolu Türklüğünün ayrılmaz bir parçası, aynı zamanda Adigön, Ahıska, Aspinza, Ahılkelek, Bogdanovka, Azgur ve Hırtız gibi önemli yerleşim birimleri ile 200’den fazla köyün merkezi olan Ahıska, Posof Türkgözü sınırına yaklaşık 15 km. mesafede yer alır.
Miladi XII. yüzyılda bölge Kıpçak göçlerine şahit olur. 1268’de bu Kıpçaklar, Kıpçak Atabegler Hükûmeti diye bilinen Anadolu’nun en uzun beyliğini kurar. Bu beylik 1578’e kadar yani Osmanlı’nın bölgeye gelişine kadar tam 310 yıl devam eder.
Bölge Osmanlı hâkimiyetine Osmanlı-Safevî arasında vukû bulan Çıldır Savaşı sonrası geçer. Akabinde Ahıska/Çıldır eyaleti kurulur ve bu dönem artık Ahıska’nın en ihtişamlı dönemi olarak tarihe geçer. Ahıska’nın eyalet merkezi olmasıyla birlikte bölge Osmanlı Devleti’nin imar faaliyetlerine sahne olur. Ahıska valilerinden Ahmed Paşa’nın 1749’da Ahıskalı ustalara, İstanbul selâtin camileri örnek alınarak inşa ettirdiği Ahıska Ahmediye Camii ve Medresesi ise bölgeyi ilmin merkezi kılar. Özellikle medeniyet ve kültür alanında gelişmeler yaşanan Ahıska bölgesinde, vakıflar sayesinde inşa edilen camiler, medreseler, kütüphaneler ve buralarda icra edilen dinî, ilmî ve kültürel faaliyetler sayesinde Ahıska, kültür ve medeniyet merkezi olur. Böylece İstanbul’un kilidi, Anadolu’nun eşiği olan Ahıska, aynı zamanda ilmin beşiği olur. Bu dönem, Çarlık Rusya’sı bölgeye gelinceye kadar tam 250 yıl devam eder.
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı, Ahıska açısından da kötü neticeler doğursa da bu devirde Ahıskalılar destanî duruş sergiler. Öyle ki Rus ve Batılı yazarlar bile bu asil duruşu övgüyle anlatır. Onlardan birinde: “Türk kadınları, ellerinde kılıç bulunduğu hâlde Rus askerleri üzerine aslanlar gibi hücum ve savlet ederek savaşıyorlardı” denilerek Türk kadınının cesareti övgüyle anlatılır. Yine Ahıskalılar, Ruslara gülerek kendilerine olan güvenlerini şu şekilde dile getirir: “Siz gökyüzündeki Ay’ı Ahıska camisindeki hilâlden çok daha kolaylıkla sökebilirsiniz!”
Neticede bu savaştan Osmanlı yenik çıkar ve Çırdır eyaleti ikiye bölünerek Osmanlı ve Çarlık Rusya’sı arasında taksim edilir. Neticede 1829’da imzalanan Edirne Antlaşması’yla Ahıska bölgesi Ruslara bırakılır. Bu........
© Yeni Ufuk Dergisi
