İkindi güneşi gözümüzü kamaştırırken Hirami Ahmed Paşa Camii’ne veda ederek Çarşamba'ya doğru yola koyuluyoruz. Fethiye Caddesi bize Çarşamba Değirmeni Sokak kesişimine kadar devam edip burada görevini Manyasizade Caddesi’ne teslim ediyor. Az ileride caddenin genişlemesiyle minaresi kaldırımda kalmış gibi duran Acemoğlu Camii bizlere selam veriyor.
Minarenin tuğlalarının renginde badana edilmiş olan bu eserin giriş kapısında yeni yazıyla yazılmış kitabesinde Hicri 1074 senesinde Acem Hüseyin tarafından yaptırıldığı ve 1974 senesinde Fatih’in eserlerini koruma ve ihya derneği tarafından yeniden inşa ettirildiği belirtilmiştir. Gayet sade olan eserin tek süsü minarenin kaidesinden silindirik olan kısmına geçerken kullanılmış olan küfeki taşı ve tuğlaların oluşturduğu beyaz ve kırmızı üçgenler olmalı.
Acemoğlu Camii’nin yaklaşık 150 metre kadar ilerisinde ise halk arasında ismi hatalı olarak İsmail Ağa Camii diye bilinen fakat gerçekte ise Şeyhülislam İsmail Efendi Camii olan eser bulunmakta. Camii Hicri 1136 (Miladi 1723) senesinde Şeyhülislam Ebu İshak İsmail Efendi tarafından inşa ettirilmiş olup, plan şeması ise olarak Ka’be ölçüleri kullanılmıştır. Giriş kapısındaki kitabesinde talik hatla Şeyhülislam İsmail Efendi Camii Şerifi yazmakta olup inşa tarihi olan Hicri 1136 ve tamir tarihleri olan 1371 ve 1418 kitabeye işlenmiştir. Camiie daha sonra Şeyhülislam Ebuishakzade Mehmed Esad Efendi tarafından darulhadis ve medrese eklenmiş ve camii bir nevi külliye formu almıştır. 1894 depreminde hasar gören camii uzun yıllar virane halde kalmış, medrese bir ara at ahırı olarak dahi kullanılmıştır. Son tamiratını 1950li yıllarda görmüş olup o tarihten günümüze kadar asli vazifesinde kullanılmaya devam etmektedir. Camiinin banisi ve aile fertlerine ait mezarlar camiinin haziresindedir.
İsmail Efendi Camii’ni arkamızda bırakıp Manyasizade Caddesi’nde yürüyüşümüze devam ederken sol tarafta bir Sultan İkinci Mahmud devri eseri olan Çarşamba Karakolu bizlerle gözgöze geliyor. 1838 senesinde inşa edilen ilk polis karakollarından biri olan eser, içinde bir tuğra bulunan üçgen alınlık ve alınlığı taşıyan iki sütun ile ampir üslubun bölgedeki örneklerinden. Karakol civarında bulunan tarihi kâgir binalar iyi durumdayken, semtte son birkaç numunesi ayakta kalan ahşap binaların restorasyona ihtiyacı var.
Karakol binasından az ileri doğru yürüdüğümüzde ise Çarşamba Meydan Parkı tabelası bulunan küçük bir parka rast geliyoruz. Tarihi vesikalarda ve eski haritalarda parkın olduğu yerde bir zamanlar Zekeriya Medresesi olduğu bilinmekte. Parkın tam........