menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Merdivenlerden hafızaya, ruhu olan bir müze: Aydın Adnan Menderes Müzesi (1)

90 48
05.09.2025

Bu yılki MTO kamplarımıza dair bir fikir oluşturacak yazılar yayınladım. Türkiye’de benzeri olmayan bir akademik kalite ve entelektüel derinlik ortaya konan, üstelik de üç kuşağın aynı anda katıldığı ve katkı verdiği çok leziz kamplar oldu. Makale sunumları, müzakereler, şiir ve tiyatro geceleri ve seyahatler… Ruhun kanatlandığı, kardeşliğin lezzetinin herkesçe yaşandığı bu güzel kampların bir parçası olarak seyahatlerimizi de sizlerle paylaşmak isterim.

Aydın’da Adnan Menderes Müzesi’ne gittik. Ne kadar zorluklarla açılmış, ne kadar ürpertici engellerle karşılaşmış müzenin inşası ve açılışı!

Müzeyi müzenin görevlisi Bircan Kayacan Hoca gezdirdi. Müzenin beyni, mimarı o aynı zamanda. “Çağdaş bir müze ve ruh dolu bir müze”. Yola çıkarken hedefleri buymuş. Müzeyi gezdirirken her bölümü adeta yaşarcasına anlatıyordu Bircan Hoca. Tarih bilinci olan ve çağa bir şey söyleme kaygısı güden bir güzel insanla karşılaşınca çok sevindim.

Müzeyle ilgili MTO Bursa temsilcimiz Nuri Gür Bey kardeşim, bir kitapçık boyutunda nefis bir yazı yazdı. Bu yazının ilk bölümünü paylaşıyorum sizlerle.

Rektör Bülent Kent hocamıza, Ayhan Duman, İsmail Hakkı Bey ve Özkan Bilgin kardeşlerime kampımıza verdikleri güzel destek ve gösterdikleri ev sahipliği için yürekten teşekkür ediyorum.

***

Aydın’ın son yaz sıcaklığı, Çine Çayı’nın kıyısında usul usul esen o hafif rüzgârla birlikte tenime değdikçe, içimde nedensiz bir dinginlik ve aynı anda açıklayamadığım bir gerilim büyüyordu. Birazdan karşıma çıkacak şey, yalnızca yeni yapılmış bir müzenin serin taş duvarları olmayacaktı. Üzerime yıllardır çökmüş suskunluğun çözülmesi, içimde ertelemeden konuşmak isteyen bir yerin dile gelmesiydi.

Yol arkadaşlarımın neşeli cümleleri, ara ara şakalaşmaları, bir kampın bitimine yaklaşmanın huzuruyla birleşen hafif yorgunlukları… Bütün bunlar kulağıma gelirken ben, yokuşun başında içimde başka bir sese kulak veriyordum: “Bu yürüyüş, nereye varırsa varsın, seni sen yapan bir eşiği gösterecek.” Müzeye yaklaşan yol, kıvrıla kıvrıla ilerliyor, her kıvrımda vadinin rengi biraz daha açılıyor, çayın suyu biraz daha görünür, taşlar biraz daha belirgin hale geliyordu. Ben........

© Yeni Şafak