Çınarların yasını tutan bir gönlün hikâyesi (2)
Ege ve Akdeniz seferindeyiz MTO’muzun demirbaşlarından Muharrem Kartancı hocamla birlikte. Bize MTO Muğla temsilcimiz Cemal Demirtaş, Bilal Gürçay kardeşlerimiz mihmandarlık, Özgür Şimşek kardeşimiz ve değerli eşi Şahsenem Hanım eşlik ediyor. 8 günlük bir sefer hâli bu. 30’a yakın konferans, hasbihal ve sohbet. Ege’de ve Akdeniz’de kazı yapıyoruz, İslâm’ın üstü örtülen izlerini gün ışığına çıkarıyor, geleceğimizi inşa edecek tohumları ekiyoruz üniversite ve parlak liselerimizde verdiğimiz konferanslarla.
Dün Bursa temsilcimiz Nuri Gür Bey kardeşimin katılamadığı Ege Akdeniz seferimize ilişkin katılamadığı için hüzün dolu gözlemlerini yayınlamıştım. Bugün de devam ediyorum.
***
YARIM KALMIŞLIK…
Bu gezide, sadece şehirler adımlanmıyor; bir medeniyetin ruhu da yeniden şekilleniyor. Dersler, sohbetler, konferanslar… Bütün bunlar, medeniyetin yeniden ihya edilmesi için seçilmiş araçlar. Çünkü Yusuf Kaplan’ın dediği gibi, “bu ülkede medyanın yaptığı yıkımı hiçbir güç yapamadı.” Medeniyet, zihinlerin inşasıyla başlar; o zihinler ise sahnede, salonda, kütüphanede şekillenir. Ama işte, ben o “sahnede” değilim. O “salonda” değilim.
Belki de Yusuf Kaplan hocanın çantasını taşımak bile bana nasip olmadı. Bu bir nasipsizlik mi, yoksa teslimiyetin bir imtihanı mı? Bu soruyla sabah ezanlarının serinliğinde Allah’a yöneliyorum:
“Ya Rab, bu yolculukta bana da bir yer nasip et. Eğer bu yolda bir payım varsa, o tohumu toprağa düşürmemi sağla. Yoksa, beni bu hasretle sınama.”
Bu ağıt sadece bir yolculuğun yasını tutmuyor. Bu ağıt, medeniyetimizin içinde bulunduğu yarım kalmışlığın bir yansıması. Her şey yarım…
İnsanlar yarım, şehirler yarım, hikâyeler yarım. Ve bu yarımlık, tamamlanmayı bekleyen bir çabanın işareti. O çaba, işte bu seferle ete kemiğe bürünüyor.
Şimdi düşünüyorum, bir çınar ağacı gibi olmayı. Köklerimi, hakikate bağlamayı. Gövdemle insanlara bir dayanak olmayı. Ve dallarımla göğe uzanmayı…
Ama bu ancak tohumlar toprağa düştüğünde mümkün olacak. O tohumlar bugün Kuşadası’nda, Aydın’da ekiliyor. Belki de benim yokluğum, bu tohumların yeşermesine engel olmayacak.
Çünkü hakikat bir kişinin değil, bir topluluğun meselesidir. Ama yine de içimde bir hüzün var. O hüznü susturmak için elimden gelen tek şey dua etmek: “Ya Rab,
bu seferin ruhunu anlamayı ve bir gün bu ruhla adımlamayı
bana nasip et.”
HER SEFER YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR…
Her sefer, bir hikâyenin başlangıcıdır. Ama benim için bu sefer,........
© Yeni Şafak
visit website