Gündelik hayatın hengamesine, siyasi hayatın keşmekeşine, kıyasıya birbirimizi yıpratan çatışma ortamına kendimizi kolayca kaptırıyoruz. Bu hengame, bu keşmekeş, bu çatışmalar aklımızı başımızdan öyle bir alıyor ki, içinde çıkış noktamızı, buraya geliş sebeplerimizi, başka insanlarla olan ilişkimizin sebebini, mahiyetini de gözden kaçırıyoruz.
Ünsiyet ettiğimiz kadar birbirimize, birbirimizle olan ilişkimizin mahiyetini de, bizi var kılan asıl var’ı da unuturuz, nisyana bırakırız. İnsan olmanın trajik tarafı unutmanın da bu varoluşa dahil olması, hatta insan olma vasfını daha da belirliyor olması.
Oysa bu bilen, aydınlanan, egemen evsafıyla iyice azdırılan insanın asıl hakikatine yabancılaşmış olması, o hakikati unutmuş olması ve asıl gerçekliğine karşı gaflete düçar olmasının yol açtığı felaketler, insanlığın toplam keşiflerinden çok daha büyük. Yeryüzünü imar etmesi beklenen insan asıl görevini unutup yeryüzünde bozgunculuk yapmıştır. Oysa yüklendiği ve gereğini yapması beklenen emanet kendisinden önce göklere, yeryüzüne, dağlara teklif edilmiştir de onlar neyin ne olduğunu daha iyi bilmişlerdir, ama insan bu emanete, bu role, bu misyona talip olmuştur, çünkü insan çok unutkandır, nisyan ile malüldür.
Rabbini unutan kendin de unutur, kendini unutan, başka insanları da unutur. Onlara karşı görevini, sorumluluklarını ve yerini de. Bütün sorunlar buradan çıkmıyor mu? O halde sorunun başladığı yerden sormaya başlamak lazım:
Ünsiyet ile nisyan arasında insan
42
1
10.06.2023
Gündelik hayatın hengamesine, siyasi hayatın keşmekeşine, kıyasıya birbirimizi yıpratan çatışma ortamına kendimizi kolayca kaptırıyoruz. Bu hengame, bu keşmekeş, bu çatışmalar aklımızı başımızdan öyle bir alıyor ki, içinde çıkış noktamızı, buraya geliş sebeplerimizi, başka insanlarla olan ilişkimizin sebebini, mahiyetini de gözden kaçırıyoruz.
Ünsiyet ettiğimiz kadar birbirimize, birbirimizle olan ilişkimizin mahiyetini de, bizi var kılan asıl var’ı da unuturuz, nisyana........
© Yeni Şafak
visit website