Mescid-i Aksa’nın çağrısı, 55 yıl önce ve sonra

21 Ağustos 1969 günü yani bundan tam 55 yıl önce bugün,

Michael Dennis Rohan

adlı Avustralya kökenli bir müfritin Mescid-i Aksa’yı ateşe vermesiyle caminin güney tarafında yer alan mescidin doğu kanadında çıkan yangın,

Selahaddin Eyyubi’nin tarihi minberi

de dâhil olmak üzere içindekilerin tamamını yakıp kül etmiş, aynı zamanda mescidin antik kubbesini de tehdit etmişti.

Kudüs’ün İngilizlerin eline düştüğü 1917 yılından beri adım adım ilerleyen Siyonist işgalin Müslüman dünyayı aşağılayarak kurduğu düzene karşı ümmet çapındaki ilk Müslüman tepkisi de bu olay üzerine canlandı.

1917 yılından bir yıl sonra zaten Dünya Savaşının bitişi ve Osmanlı Devleti’nin işgal süreci başlamıştı.

1918 yılında Osmanlı’nın savaşmadan terk ettiği topraklar üzerinde kurulan sözüm ona Müslüman devletlerin hiçbirinin Kudüs diye bir önceliği yoktu.

Haddi zatında İslam veya Müslümanlar diye bir derdi de yoktu. Zaten kuruluş genetiğinde böyle bir derde yer yoktu.

1924 yılında Hilafetin de kaldırılmasıyla birlikte

onları herhangi bir zamanda böyle bir dert etrafında toplanmaya çağıracak bir merkez de kalmamış oluyordu.

Filistin topraklarında bir Siyonist yapılanmanın oluşması o yüzden herhangi bir uluslararası muhalefet olmaksızın adım adım ilerliyordu.

İsrail’in kuruluşuna karşı zamanla sergilenen Arap tepkilerinin İslam yerine ikame edilmiş bir nasyonal kimliği beslemekten başka bir işlevi olmuyordu. Savaşın bir Arap-İsrail savaşı değil Müslümanlarla Siyonistler arasında olduğunun şuurunda olan

devlet-dışı oluşumlar

savaşta yerlerini alıyor ve direnişi besliyorlardı.

Ancak devletlerin derdi bambaşkaydı.

Yıllarca İsrail karşıtlığını resmi politikaları haline getirmiş olan Suriye’de 1967 savaşında İsrail’e bir işgal imkânı sağlayan üstünlüğün bizatihi İsrail ordusundan ziyade Hafız Esad’ın ihanetinden kaynaklandığını herkes biliyor.

Golan’ın bu savaş esnasında İsrail’e hiç savaşılmadan terkedilmesi 1918 yılındaki benzer........

© Yeni Şafak