İslam birliği başkalarının değil, Müslümanların meselesidir |
Bugün 2 milyarlık Müslüman dünyanın 6 milyonluk uyduruk İsrail’e karşı sergilediği zafiyetten konuşurken akla ilk gelen şey bir İslam dünyasının var olup olmadığı.
Filistin bir Arap meselesiyse koskoca Arap dünyasının bu aşağılayıcı saldırganlığı, bu tecavüzleri hiç üstüne alınmaması…
Filistinli şair Nizar Kabbani’nin bu umursamazlığa, bu aymazlığa karşı meşhur şiirinin Lübnanlı sanatçı Julia Boutros tarafından “milyonlar nerede?” diye seslendirilişi güçlü bir isyandır. Ama bu isyan Arap halkların nezdinde kendi yönetimlerine yönelik bir rahatsızlığı sürekli ifade ediyorsa da yöneticilerde en ufak bir etki yapmaz. Neden olabilir acaba? Bilmeyen var mıdır?
Filistin bir İslam dünyası meselesiyse iş daha da vahim tabi. Sayıları 2 milyarı bulan insan her gün Gazze’de öldürülen her çocukla, aşılan her sınırla, çiğnenen her mukaddesatla kendi varlığının hiçe sayıldığını da hissediyor, utancını yaşıyor, acısını çekiyor.
İslam dünyasının 2 milyar neferi de aynı acıyı çekiyor aynı utancı duyuyor mudur? Tabi bu da tartışılır. Halklarla yönetimlerin ayırımını yapıyoruz kolayca ama bu halklar içinde son yüzyılda kurulan yönetimlerin yetiştirdikleri halklar var. Devletleri tarafından “ulus” olma eğitiminden geçmiş, kendi dar ulus sınırlarının ötesinde ne olup bittiğini zerre umursamayan halklar da oluştu. Suriye, Ürdün, Irak, Lübnan, Kuveyt halkları arasında ne etnik ne dini anlamda ciddi bir fark yoktur, ama bunların her biri yüz yıl önce Syces-Picot tarafından kendilerine çizilen sınırlar içerisinde, yöneticileri tarafından diğerlerinden apayrı birer ulus olmayı ezberledi. Bugün Müslümanların birliğinden bahsedildiğinde buna itiraz edecek kitle her birinin içinde mebzul miktarda mevcut. Hepsinin sömürgeci bir kafayı, Malik bin Nebi’nin deyimiyle sömürgeleşmeye kendini hazırlamış bir kafayı içselleştirmiş olmaları da işin tabiatına uygun.
Bugün Müslümanların başına gelenlere Müslüman olarak itiraz edecek küresel bir siyasi aktörün olmayışından yakındığımızda hemen bu yöneticilerin ve onların ürünü olan bu halkları gösterip kendi umarsızlığına bahane olarak sarılanlar da şaşırtmıyor elbet. Bunlar Hilafetin kaldırılmasıyla Türkiye’nin çok büyük bir kazanım elde etmiş olduğu ezberiyle eğitilmiş. Yaptıkları ezberin anlamını bile düşünmemiş oldukları muhakkak. Dönüp bir soran olmamıştır:........