Risk ve fırsatlar sarkacında Türkiye |
2026’nın eşiğinde Türkiye’yi nelerin beklediğine dair bir tablo çizdiğimizde, bu tablonun küre ve bölgedeki gelişmelerden bağımsız biçimde değerlendirilemeyeceği aşikar. Bir yanda Gazze süreci üzerinden somut biçimde gözlemlenen uluslararası kurumların işlevsizliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan güç dengesizliği diğer yanda da küresel etkileri olan Rusya-Ukranya savaşı gibi çatışmaların sürmesi. Rusya’yı çevreleme amacıyla, Avrupa’nın Biden ABD’si ile attığı yanlış adımlar bugün Avrupa içerisindeki çatlağın en önemli kaynağı. Orban’ın ifadesiyle Brüksel bürokrasisinin Avrupa ulus devletlerini kısıtladığı ve adım adım savaşa yaklaştırdığı bir dönemeçte, işlerin ne denli bir krize evrildiği daha açık biçimde görülmektedir.
Tüm bu belirsizlik ve çatışmalar içinde Türkiye’nin son yıllardaki otonomi talebine ısrarlı bir vurgu yapmak gerekiyor. Nitekim Türkiye’nin çok boyutlu diplomasi trafiği, bir yönüyle Afrika ve Asya gibi coğrafyalar üzerinden yeni denklemler ortaya çıkarırken diğer yönüyle de çatışmalı alanlardaki diplomatik katkıları ile önemli kazanımlar üretmektedir. Batı ve Rusya-Çin arasında bir tür denge siyaseti izleyen ve kendi çıkarlarını eksen alarak otonomisini artırmaya çalışan Türkiye’nin, önümüzdeki dönemde İsrail üzerinden yeni meydan okumalara muhatap olacağı açık.
İsrail’in Suriye sahasındaki varlığı Türkiye açısından sıcak bir tehdit durumudur. İsrail bir yandan Gazze ve Suriye’yi istikrarsız coğrafyalar haline........