menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Rusya-Ukrayna barışı üzerine

56 0
27.11.2025

Rusya-Ukrayna savaşının sonuna mı geliyoruz? Trump tarafından ortaya konulan Barış Plânı neyi ifâde ediyor? Eğer hayâta geçirilirse bunun küresel neticeleri neler olabilir? Bu yazıda ele almak istediğim hususlar bunlardır.

Kendisini uluslararası hukûk ve diplomasi ile kayıtlı hissetmediğini defâlarca ıspat etmiş olan Trump’ın hukûkî ve diplomatik bir işçilik icâb ettiren böyle bir plânı tasarlamaktan ve işletmekten çok uzak bir şahsiyet olduğunu biliyoruz. Zâten plânı sâhiplenmekte yaşanan aksaklıklar bunu ortaya koyuyor. Rubio, Senato’da birilerine plânın kendilerine âit olmadığını beyân etmiş. Bu açığa çıkınca düzeltmeler yapma ihtiyâcı duydular. Anlaşılıyor ki plân başta Alaska Zirvesi olmak üzere Rusya ile ABD arasındaki müzâkerelerin mahsûlü. Esas olarak Uşakov-Witkoff arasındaki kapalı devre toplantılarda bu metnin son şeklini aldığı anlaşılıyor. Hâsılı bu plâna, bir ABD-Rusya müşterek imâli olarak bakmak en doğrusu olmalıdır.

Eski yazılarımda sık sık Rusya-Ukrayna savaşının bir NATO-Rusya hesaplaşmasına kadar genişlemesinin pek de muhtemel olmadığına işâret ettim. Putin böyle bir genişlemenin kaçınılmaz olarak nükleer bir hesaplaşmaya varacağını; eğer bu olursa Rusya’nın gözünü karartmaya hazır olduğunu defâlarca ifâde etti. ABD’nin, Ukrayna, hattâ Trump’ın nazarında çürümüş Demokratlarca idâre edilen Avrupa belâsına, toplu bir yıkıma gitmesi mukadder olan böyle bir ihtimâli tırmandırmayacağı âşikârdır. O zaman geride tek bir ihtimâl kalıyor. En muhtemel sayılabilecek genişleme senaryosunun, ABD’nin dâhil olmayacağı kısmî bir Avrupa-Rusya savaşı olacağı üzerinde durulabilir. Doğrusu bu ihtimâli, anti-Rus bir hisleri ve histeriyi diri tutan Avrupa söyleminden çıkarmak da mümkündür. Avrupa’nın basiretsiz, garadosu düşük siyâsî elitlerinin hesâbının, Avrupa-Rusya gerilimini tırmandırmak ve ABD’yi bu kaosa ortak olmak yolunda kışkırtmak olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu nihâyetinde bir kapasite meselesi. Avrupa’nın bu kapasiyi sağlaması zamân itibârıyla en az bir on seneyi icâp ettiriyor. O zamana kadar neyin ne olacağı ise belli değil. Avrupalı liderlerin bunun için çırpındıkları, yeni bütçeler oluşturmak yolunda büyük bir gayret sarfettikleri ortada. Ama bu........

© Yeni Şafak