Irmağın suyundan içmeyeceklerdi

Anglosaksonlar, kapitalizmin iç çelişkilerinden neşet eden sorunları rafa kaldırmak için milletler ve medeniyetler arasında yeni bir savaşa mı yol açıyorlar? Yoksa kendilerini yenilemekte acze düştükleri için din savaşını mı körüklüyorlar? Bu minvalde soruları çoğaltabiliriz ve farklı sorular dönemi kavramamız için ufuk açıcı olabilir. Fakat soruların anlamlı olabilmesi için mutlaka gerçekçi bir bağlama oturtulması gerekir.

Amerikalılar doksanların hemen başında ideolojilerin sonunu ilan ettiklerinde zafer sarhoşluğu içindeydiler. O dönemde itibarlı dergiler ideolojilerin sonu temalı sayılarla okuyucuların karşısına çıkmıştı. Liberalizmin zaferini ilan ederken tarihin ilerlemesine gerek kalmadığına dair bir rahatlığı da dolaşıma sokmuşlardı.

Herhalde o günleri hatırlayabilmek için en azından kırklı yaşlarında olmak gerekir. Zannediyorum yeni kuşaklar o dönemi ayrıntılı bir şekilde bilmiyor. Aradan ciddiye alınacak bir zaman geçti. Hadiselerin unutulması veya bilinmemesi belirgin bir bakış açısından yoksun olanlar için talihsizliktir.

Kişisel olarak ideolojilerin insan için önemini hiçbir zaman kaybetmeyeceği inancındaydım. Bu sebeple ideolojilerin sonu ilan edildiğinde çoğunluk için yön tayinin zorlaşacağını düşündüm. İdeolojik bakışı kutsamadığımı özellikle belirtmek isterim. Fakat karmaşanın arttığı ve karar vermenin güçleştiği dönemlerde düzlüğe çıkmak çok daha zorlaşıyor. İnsanın böyle zamanlarda çizgisini kaybetmemesi son derece önemlidir. Doksanlardan sonraki yaklaşık yirmi yıllık dönemde, açık........

© Yeni Şafak