menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Vahdet-i vücûd meselesi (3)

20 0
24.11.2025

Vahdet-i vücûd hakkında klasik dönemde yazılan kitaplar ve çağdaş akademik çalışmalar, görüş birliğiyle bu nazariyenin birkaç ilkeden oluştuğunu ve bütün diğer ayrıntının bu ilkelerden türediğini ifade eder.

Birincisi, “varlık olmak bakımından varlık Hak’tır” ilkesidir. Türkçede “varlık” kelimesi hem mastar anlamıyla varlık hem de var olan anlamında kullanıldığından herhangi yanlış anlamaya meydana vermemek için burada kastedilenin, Arapça vucûd kelimesinin karşılığı olacak şekilde mastar anlamıyla varlık olduğunu belirtmek gerekir. Yine vahdet-i vücudu savunanları da eleştirenleri de doğru anlamak için bu cümlenin doğru anlaşılması gerekir. Zira vahdet-i vücuda yönelik önemli eleştiriler yanlış anlama üzerine kurulmamakta, tam da İbnü’l-Arabî ve takipçilerinin kastettiği anlam eleştirilmektedir. Kısaca ifade edilecek olursa; bütün vahdet-i vücûdcu düşünürlere göre Tanrı varlığın kendisidir. Fakat varlık tek bir şeydir. İster fiziksel olsun ister ruhanî olsun bütün mevcutlar aslında varlık sayesinde var olurlar. Dahası, varlık sayesinde var olan bütün mevcutlar onun nispetlerinden ibarettir. Mevcutların varlığın nispeti olması, her bir nesnenin Tanrı’nın isimleri, tecellileri ve halleri olması demektir. Varlık, Tanrı’dan ibaret olduğuna göre varlık sadece zorunlu olabilir. Diğer deyişle filozof ve kelamcıların söylediği gibi varlık, zorunlu ve mümkün kısımlarına ayrılamaz. Tek bir varlık yani tek bir tanrı vardır ve diğer tüm mevcutlar O’nun nispetleri olarak var olur. Meseleyi anlaşılır kılmak için bir örnek verelim: Elimizdeki telefonun var olduğunu söylemek........

© Yeni Şafak