Tasavvufun
tanım, doğuş ve yayılmasına (tarikat) mahsus bilgileri ihtiva eden kitapların dilleri son derece
sade
, anlatımları son derece
açık
tır.
Bu daha baştan tasavvuf bilgisinin özü ve oluşları (süreci) itibariyle sadeliği ve açıklığı
hak etmesi
nedeniyle böyledir; bu hakkı gözetebilen müelliflerin anlayış ve anlatıştaki iyilikleri o sadeliğe ve açıklığa güzel bir ilaveden ibarettir.
Gazâlî
’nin kelimeleriyle “söz latif bir yazı, yazı kesif bir söz” olmakla birlikte, tasavvuftan söz ve yazıya girebilecek olan sadece zahirî / kaydî bilgidir.
Zira tasavvufun tanımına bitişik olan
hâl bilgisi
nin tüm boyutlarıyla
dile girme
si (söz ve yazı yoluyla tam ifadesi) imkansızdır; dilde yerleşik olan mecazlar, istiareler, imalar, işaretler, semboller… aracılığıyla bu kısmen sağlanabilse de bunların anlaşılması da ayrıca bir ilmi gerektirdiği için zikredilen imkansızlık aslen bakidir.
Bu sebeple biz, yazımızın ilk paragrafındaki zahirî bilgiye söz-yazı yoluyla erişmeyi gözeterek, bu konuda kendi zamanımızın en iyi örneklerinden biri üzerinde ana hatlarıyla duralım:
Abdullah Mahir İz’
in
Tasavvuf
adlı kitabı…
İz, geçtiğimiz günlerde
Ketebe Yayınları
arasından çıkan Tasavvuf kitabını 1968 yılında yani vefatından altı yıl önce yazmış.
Yazılışından hemen bir yıl sonra kitaplaşan Tasavvuf, merhumun öğrencilerinden
M. Ertuğrul........