menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Amerikan liderliğinin sonu: Liberal enternasyonalizmden ulusalcılığa

16 0
10.12.2025

Trump yönetiminin ulusal güvenlik strateji belgesi, Amerika’nın uzun yıllardır devam eden küresel liberal sistemin liderliği iddiasından vazgeçtiğinin en çarpıcı örneği olarak öne çıkıyor. Belgede listelenen tehdit ve meydan okumalara bakıldığında, ‘Önce Amerika’ ideolojisinin liberal enternasyonalist sistemi başlı başına bir sorun olarak tanımladığı ve kıta Amerika’sının sınırlarını korumaya odaklanan bir ulusalcılığa evirildiği görülüyor. Bush, Obama ve Biden yönetimlerinin Amerikan liderliğindeki liberal küresel düzenin devamını ulusal güvenliğin ana ekseni olarak tanımlamalarından keskin bir kopuş öngören Trump, sınır güvenliği ve ekonomik milliyetçiliğe vurgu yapan bir ulusal egemenlik anlayışını öne çıkarıyor. Bush’un demokrasi promosyonu, Obama’nın Asya pivotu ve Biden’ın otokrasilerle demokrasilerin mücadelesi gibi Amerika’nın uluslararası konumunu merkeze alan kavramsallaştırmalara savaş açan Trump, kitlesel göçle mücadele, ekonomik bağımsızlık ve kültür savaşlarını ulusal güvenliğin en acil meseleleri olarak görüyor.


LİBERAL KONSENSÜSÜN SONU

Amerikan stratejistleri Soğuk Savaş dönemi ve sonrasında liberal kapitalizmin insanlık için en hayırlı sistem olduğu varsayımından yola çıkarak ABD’nin bu sistemin liderliğini yapmasında ısrarcı oldular. Serbest ticaret ve piyasa ekonomisinin Amerikan çıkarlarının temeli sayıldığı ve kurallara dayalı uluslararası sistemin devletler arası ilişkileri dizayn ettiği liberal konsensüs hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat yönetimler tarafından savunuldu. Örneğin 11 Eylül sonrasında teröre savaş açan Bush yönetimi, serbest piyasa kapitalizmini ve demokrasi promosyonunu Amerikan ulusal güvenlik stratejisinin temeli olarak görüyordu. Obama yönetimi de Amerika’nın toplu imha silahları ve iklim gibi küresel meydan okumalara karşı liderlik iddiasını uluslararası kurum ve kuralları güçlendirerek devam ettirmeye çalıştı. Biden da benzer bir enternasyonalist liberal tavır takınarak demokrasilerin otokrasilere karşı mücadeleyi kazanmasının Amerikan liderliğinin devamı için temel gereklilik olduğu fikrini benimsiyordu.

Amerikan kapitalizminin liberal serbest piyasa savunusu, büyük şirketlerinin dünyanın bütün pazarlarına rahat giriş sağlamak istemesiyle doğrudan bağlantılıydı. Bunun en önemli sonuçlarından biri Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne kabul edilerek kapitalist sisteme dahil edilmesi olmuştu.........

© Yeni Şafak