Birincisi ve mutlak yapmamız gereken şu. Türkiye’de oluşan faşist kamuoyunun “dönsünler de dönsünler, gitsinler de gitsinler” çığlıklarına aldırmadan Suriyeli kardeş- lerimizin dönüşlerini “onurlu geri dönüş” olarak planlamak ve gerçekleş-tirmek. An itibariyle suyun, elektriğin, iletişimin, her şeyden önce “oturulacak, yaşanacak ev”in sorun olduğu Suriye’de bu kardeşlerimize, üstelik kış şartlarında “git” demek olağanüstü büyük bir vicdansızlık olur. Diğer yandan Türkiye’nin 15 yıldır verdiği sınavı da kaybetmesi manasına gelir geri dönüşleri aceleye getirmek. Elimizde şahane bir fetih, güzel bir zafer varken Suriyeli kardeşlerimizin hakkını, hukukunu gözeten bir geri dönüş süreci yönetmek icap eder.
İkincisi ve bizim için muazzam fırsatlar barındıran şeyse, Suriye’nin yeniden yapılandırılması sürecini doğru yönetmektir.
Bu yeniden yapılandırma sürecini maddi ve manevi yapılandırma olarak ikiye ayırmak lazım. Yani bir taraftan yeni oluşacak Suriye yönetimini inisiyatifi bütünüyle Suriyelilere bırakacak şekilde yapılandırmak, bir taraftan da Suriye’yi maddi olarak ayağa kaldırmak.
İşin ilk kısmı, ikinci kısmından zordur. Terör örgütlerinden bezmiş Kürtleri, her daim ürkek Dürzileri, “acaba mı?” diye soran Hıristiyanları ve belki de en önemlisi olarak Esed’e o ya da bu oranda destek verdikleri için başlarına ne geleceğini bilemeyen Nusayrileri “yeni Suriye’ye dahil etmek” çok kritik bir önem taşıyacaktır.
Yeni Suriye’nin, devrimi........