Diyetisyenim “diyetin yirminci günü gibi karbonhidrat krizi atak yapar. Son çırpınışları olduğu için şiddetli bir yoksunluk hissedebilirsin. O durumda ne yapman gerektiğini söyleyeyim sana” dediğinde “gerekmez” dedim, “Zahit Kotku Hazretlerinin müridine yaptırdığını yapacağım.”
Buraya gelirim yine.
“Hikmet Mümin’in yitiğidir, onu nerede bulsa alır” hadis-i şerifini doğru anlamak adına bir konuyu netleştirmek isterim önce. “Yitik” biliyorsunuz ki size ait olan, sahibi olduğunuz bir şeyi kaybetmeniz manasında kullanılır. Dolayısıyla hikmet, bizim için insanlığın bidayetinden beri sahibi olduğumuz bir şeydir ve onu nerede nasıl bulursak bulalım, sahibi bizizdir.
Haydi biraz daha açılalım. Hikmet kelimesinin etimolojisi ilginçtir. “Sakındırmak, alıkoymak, gem vurmak” manasındadır kelimenin kökü. İslam literatürü içerisinde kavramsallaştığındaysa “insanı iyi olana yönlendiren, kötü olandan sakındıran söz” anlamını kazanır. Kavram, felsefe ve tasavvuf eliyle derinleştirildiğindeyse Seyyid Şerif Cürcani, şöylece özetleyiverir meseleyi: “İnsanın takati nispetince eşyanın mahiyet ve hakikatlerini bilmesidir.”
Mim koyalım madem: Hikmet, yani bir çeşit bilişle eşyanın mahiyet ve hakikatini bilmek zannedildiği ve bize öğretilmeye çalışıldığı gibi “özgürleştirici bir bilme” değildir. Zira vahiy, bilme eylemini “özgürleştirici” olarak tanımlamaz. Zira vahye göre “bilme” tam tamına “sorumluluktur.” Biliyorsan, bildiğinle eylemek zorundasındır. Dolayısıyla vahye göre herhangi bir bilmenin........