Tebliğ mi temsil mi?
Bu yazının başlığı “nesiller arasındaki mesafe”, “kendi söyler kendi dinler”, “iletişim dilini biliyor muyuz” gibi birçok ifade olabilirdi.
Niçin yazdım?
Bir WhatsApp grubunda bir okumuş yazmış hanım kızımızın, kendi zamanının okumakta olan kızı ile diyalogu.
Kız annesine diyor ki:
Tebliği bırakın, temsile geçin!
Ben daha başta fikrimi açıklayayım:
Ne tek başına tebliğ ile olur, ne de tek başına temsil ile sonuç alınabilir.
Bunlar paralel, el ele yürümelidir.
Ama mesele burada bitmiyor. Nasıl temsil, nasıl tebliğ soruları da anlamlı, gerekli ve üzerinde çalışılması gereken sorulardır.
Öyle “temsil” vardır ki kaçırır, öyle “tebliğ” vardır ki muhatabın ruh ve düşünce dünyası ile alakası yoktur.
Her ağzı olan konuşmamalı, boşluğa konuşanlar coşmamalı!
Hayli zaman önce bir fıkra dinlemiştim:
Bir dede torununu karşısına almış ve tebliğe başlamış, öyle konuşmuş ki kendi de beğenmiş, konuşmanın şehvetine kapılarak devam ediyormuş. Torunu dinler gibi yaparken elinde bir karton varmış, onu bir boru haline getirmiş, bir gözünü yummuş,........
© Yeni Şafak
visit website