Konforlu ergenlik, sorumluluk ve KYK yurtları

Son günlerde KYK yurtlarında kalan öğrencilerin, gece belirli saatlerden sonra yurda giriş yapmamaları hâlinde velilerine SMS gönderilmesini protesto ettiklerini görüyoruz. Tartışma, her zamanki gibi hızlıca “

özgürlük

ve

özel hayat

” başlıklarına taşındı. Devletin gençlerin hayatına müdahale ettiği, aileler üzerinden bir denetim kurduğu iddiaları sosyal medyada sıkça dile getirildi. Bir kesim medya ve bazı sosyal medya hesapları da protestoları öne çıkararak

KYK yurtlarında bir “özel hayat” kalkışması

olduğu izlenimini vermeye çalıştılar.

Açıkça ifade edeyim, birileri yine üniversite

gençliğinin enerjisini sömürmek

istiyor. Üstelik gençleri

aileleri ile karşı karşıya getirecek

bir söylem inşa ediliyor. Taleplere, sloganlara, beklentilere bakılırsa, bu tartışma bir yaşam tarzı ya da “ahlâk zabıtası” meselesi değil zaten.

Ortada cevap bekleyen bir soru var:

Sorumluluğunu başkasının üstlendiği bir alanda özgürlük talebinin sınırı nerede başlar, nerede biter?

Ortada üç muhatap kesim var:

“Bize karışılmasın, öğrenci de veli de biziz” diyen öğrenciler…

“Bu kurumun kuralları var, bizler ailelerinize karşı sorumluyuz”

diyen KYK yönetimi…

“Çocuğumu ben devlete emanet ettim, gece vakti yurtta olmadığını bana haber vermek zorundasınız”

diyen anne-babalar…


“DEVLET NEREDE?”

Önce şu fotoğrafı netleştirelim:

KYK yurtları birer otel değil.

Özel işletme hiç değil. Devletin, ailesini geride bırakıp başka bir şehirde eğitim hayatı kurmaya çalışan gençlere açtığı,

gerçek maliyeti vergilerle sübvanse edilen düşük ücretli kamusal barınma merkezleri.

Bu ne demektir? KYK’nın yalnızca barınma sunmadığı, aynı zamanda öğrencilerin güvenliği, can emniyeti ve kriz, afet anlarında müdahale yükümlülüğünü de üstlendiği anlamına gelir.

O halde,

bir öğrencinin gece boyunca yurda dönmemesi, KYK açısından “kişisel........

© Yeni Şafak