Arafat meydanındayız. Yalın ayak, başı açık. Milyarlarca su damlasından oluşan bir nehir gibi, milyonlarca Müslüman Cebel-i Rahme’nin eteklerine akıyor. Tarifsiz bir duygu. Ancak, anı yaşayarak hissedilebilecek ve içinde yer alınabilecek bir sahne.
‘Mahşerin provası’ diye anlatılırdı ancak burada olmak, yaşamak, teneffüs etmek çok başka. Çok sarsıcı!
Geri dönüşü olmayan yeni bir yol, geri kalan ömrün başlangıç noktası Arafat…
Mahşerde hesabı bekler gibi bekliyor Müslümanlar. Hazreti Âdem ile Hazreti Havva’nın yeryüzünde buluştuğu ve ilk tövbenin kabul edildiği Cebel-i Rahme’ye akın var. Günahlarla, noksan ve kusurlarla yüzleşme günü. Huzurdayız. Teslim olma, emirlere itaat etme, hayat beyannamesini sunmanın bekleyişindeyiz.
Kendimizi rahmet diyarının esintisine bırakıyoruz. Gaffar ism-i şerifinle bizleri bağışla Allah’ım!
Dualar yakarışa dönüşüyor, sözler gözyaşlarına karışıyor. Dil susuyor, kalpler hicap ederek konuşuyor.
Bağışlanma umutları yeşermiş Arafat’ın her karışında. Arafat’ın her karışında Yaradan’ın lütfuna, ihsanına,........