Vatanseverlik değil vatan hainliği |
Bir siyasetçinin hatırlatmasıyla “Esat Oktay Yıldıran” ismi geçtiğimiz günlerde tekrar gündeme geldi ve malum ırkçı kitle tarafından yine bir “kahraman” gibi savunuldu.
Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran, 1981-1983 yılları arasında Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan insanlık dışı işkencelerin uygulayıcısıydı. Gerek Yıldıran gerekse ona emir veren komutanlar muhtemeldir ki kendilerini “ulusalcı”, “milliyetçi”, “vatansever” vs. olarak görüyorlar, Kürtçü hareketlerin şiddet yoluyla bastırılabileceğine inanıyorlar, “sallandıracaksın üç beş tanesini, bak bakalım bir daha yapabiliyorlar mı” anlayışıyla ülkeyi ve milleti korumak(!) adına ağır işkenceler yapıyorlardı. Sorunları çözmenin yegâne yolunun şiddet olduğunu düşünen bütün ırkçılar gibi eylemlerinin bir sonraki aşamasının ne olacağını kestirme, idrak etme kabiliyetleri yoktu. Nitekim, Diyarbakır Cezaevi’nde ateşe benzin döktüler. PKK’nın bütün Kürtçü hareketleri bastırarak tek gövde olmasını sağladılar. PKK’ya eşsiz bir hikâye sundular. Yapılan işkenceler dışarda duyuldukça PKK, Kürtlerin bir kısmı nezdinde “mağdur” bir örgüte dönüştü ve aradığı desteği bulabildi.
Van Bahçesaraylı bir dostum anlatmıştı: “Bahçesaray, PKK terörüne karşı mesafeliydi. Bir gün, kırsalda öldürülen teröristler ilçe merkezine getirildi, askeri araçların arkasına bağlanarak ilçenin tek caddesinde sürüklenerek sergilendiler. İlçe halkı, kim olursa olsun, artık ölmüş, etkisiz hale getirilmiş, dosyası ahirete kalmış cansız bedenlere yapılan muameleden rahatsız oldu. Dahası, cesetlerin sürüklenmesiyle kendilerine verilmek istenen ‘korku’ ve ‘ibret’........