Narin vakasının öğrettikleri


Narin’i kim öldürdü? Nasıl öldürdü? Neden öldürdü?

Kamuoyu bu 3 sorunun cevabını merak ediyor. Yargının elinde bu cevaplar var mı, denklem çözüldü mü, suçlu ya da suçlular belli mi henüz bilmiyoruz. Ancak Narin’in kaybolduğu 21 Ağustos’tan bugüne kadar yaşananlar, “Narin Dosyasını” hukuk fakültelerinde ders olarak okutulacak bir örnek vaka haline dönüştürdü.

Narin kaybolduğunda bütün Türkiye’nin bunu duyması elbette mühim zira oluşturulan duyarlılık çocuğun bulunmasına yardım edebilirdi. Ancak hem arama çalışmaları sırasında arama faaliyetlerinin dışında yapılan haber ve yorumlar, hem de maalesef Narin’in cesedinin bulunmasından sonra karşılaştığımız süreç son derece olumsuz bir tabloyu gözler önüne serdi.

Kamuoyunun Narin’in kaybolmasından dolayı üzüldüğü, eğer canlı bulunsaydı sevineceği muhakkak. Yine kamuoyunun Narin’in nasıl, neden, kim tarafından öldürdüğünü merak etmesi de çok doğal. Doğal olmayan ise, bu merakın giderilmesi ihtiyacıdır. Şöyle izah etmeye çalışayım: İnsanlar ne olup bittiğini merak eder ama bunu denklem çözülünce öğrenir. Eğer, kamuoyu tepkisini, oluşan infiali yatıştırmak gibi bir ihtiyaç doğuyorsa, burada yargıya karşı ciddi güvensizlik var demektir.

Yargıya güvensizlik şüphesiz bir anda ve kendi kendine oluşmaz. Bildiğimiz şu ki, böyle bir güvensizlik zemini oluştuysa kötü niyetlilere gün doğar ve bir çocuğun trajedisini daha fazla olumsuzluk ve güvensizlik oluşturmak için istismar etmeye başlarlar. Narin vakasında da tam olarak bunu gördük. “Cinayetin üzerinin kapatılacağı, birilerinin kayırılacağı” şüphesi çokça pompalandı ve bunun da epeyce alıcısı........

© Yeni Şafak