Yok arkadaş hani ‘ben malımı tanırım’ diye bir beylik söz vardır ya tam da öyle. Daha bir hafta önce, yazdığım yazının sonunda;
“Ligin henüz başı olması nedeniyle belli ki sessizliği tercih eden kulüp yetkilileri biliyorum ki çok yakın bir zamandan sonra sezon sonuna bırakacakları o çok önemli açıklamalarını yapacaklar.
Hakemlerden başlanacak, yetmedi bir birlerine sataşacak, o da yetmeyecek tribünleri popülist yaklaşımlarla ‘gereğini yapar’ söylemleri ile gerip ekranlarda boy gösterecek.” şeklinde bir cümle kurmuştum…
Daha bir hafta önce, yani sezonun ilk haftası...
Arkadaş bir şaşırtın ya...
Bir şaşıralım ne olur!
Ama yok! Yırtılan bir konçu, kırılan bir kaburganın önüne koyan anlayıştan futbolun gelişmesini, başarısını, ileriye taşınmasını nasıl bekleyeceğiz.
Ağzı olanın konuşmasından vazgeçtik kafayı yapanın kafa yaptığı dönemleri yaşıyoruz ve buralardan da futbolun gelişmesini bekliyoruz.
Ekranlar önünde gider yapıp, kapalı kapılar ardında canciğer kuzu sarması olanların gündemi değiştirmek ve gelecek için aba altından sopa göstermek alışkanlığı genlerinde var olan korku içgüdüsünden başka bir şey değil.
Futbolda geleceği planlamak artık bu şekilde oluyor demek ki.
Hal böyle olunca da biliyorum ki bundan ne birileri vazgeçecek, ne de bu çadır tiyatrosu son bulacak.
***
Gelelim geçen hafta sonuna...
Futbolun tat vermediği bir haftayı daha geride bıraktık.
Trabzonspor bildiğiniz gibi.
Transfer mühendisliği, sakatı, yeterlisi, yetersizi, oyunu-oyuncusu, formasyonu herkes bir şeyler yazdı çizdi, konuştu.
Kısa ve net.
Trabzonspor’un ne oynadığı veya ne oynamak istediği önemli değil. Trabzonspor ne oynamak isterse oynasın, bu oyuncu grubu ve bu dizilişle mümkün değil.
Savunması, hücum zenginliği bir yana ikinci bölgede bu denli kibar ve teknik iki ayakla savunma yapamayacağın gibi, dirençli rakipler karşısında da hücum organizasyonu geliştiremez, hücumda çoğalamazsın.
İki ceza alanı arasını hem Ömür, hem de Bakasetas ile kontrol edemezsin.
Öncelikle belirteyim ki bu kurgunun en masum iki ismi Ömür ve Bakasetas.
Yüzleri kendi kalelerine dönük oynayamayacak, her ikisi de 10 numara pozisyonunda oynama alışkanlığı olan bu oyunculardan sadece takım savunmasına katkı beklersin, alan ve adam savunmasında beklenti içinde olamazsın.
Rakibin temaslı oyunu ve ikili sıkıştırmalarda geniş alan bulamayan bu iki oyuncudan hücum etkinliği yaratmasını da bekleyemeyiz.
Hal böyle olunca planlama da çöker, takımda.
Galatasaray mağlubiyetinin altında yatan gerçek te budur ve bu anlayıştaki oyun ne gelişir, ne de sonuç üretir.
Ben malımı tanırım!..
18
4
23.08.2023
Yok arkadaş hani ‘ben malımı tanırım’ diye bir beylik söz vardır ya tam da öyle. Daha bir hafta önce, yazdığım yazının sonunda;
“Ligin henüz başı olması nedeniyle belli ki sessizliği tercih eden kulüp yetkilileri biliyorum ki çok yakın bir zamandan sonra sezon sonuna bırakacakları o çok önemli açıklamalarını yapacaklar.
Hakemlerden başlanacak, yetmedi bir birlerine sataşacak, o da yetmeyecek tribünleri popülist yaklaşımlarla ‘gereğini yapar’ söylemleri ile gerip ekranlarda boy gösterecek.” şeklinde bir cümle kurmuştum…
Daha bir hafta önce, yani sezonun ilk haftası...
Arkadaş bir şaşırtın ya...
Bir şaşıralım ne olur!
Ama yok! Yırtılan bir konçu, kırılan bir kaburganın önüne koyan anlayıştan futbolun gelişmesini, başarısını, ileriye taşınmasını nasıl bekleyeceğiz.
Ağzı olanın konuşmasından vazgeçtik kafayı yapanın kafa........
© Yeni Şafak
visit website