İnsanlık değerleriyle bağını koparmaktan zerre miskal kendisini sakınmayan İsrail “insanlık ailesi”nin bir parçası olmadığını dünyaya gösteriyor. Herşeyi silaha, bombaya, bubi tuzağına dönüştürerek, ayrım gözetmeksizin insanları öldürme konusunda zirve yapan İsrail “
kırmızı
çizgiler”in olmadığı çok tehlikeli bir yolun kapılarını açtı: “
Herkesin her
şeyle savaşı”.
Fosfor bombaları da kullanan İsrail çağrı cihazlarını, el telefonlarını, güneş panellerini bubi tuzağına dönüştürerek insanları öldürüyor, yaralıyor. Lübnan’daki haberciler İsrail’in uranyum kalıntılı bombalar kullanıldığına dair iddialara da dikkatlerimizi çekiyorlar.
İsrail hiçbir kırmızı çizgi bırakmadı, bütün kuralları yıktı. Bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, hastaneler, okullar, ibadethaneler, gazeteler, çarşılar, pazarlar, evler, apartmanlar, tarlalar, zeytinlikler hepsi de İsrail için potansiyel hedeflerdir. İsrail aç-susuz ve ilaçsız bırakmayı, soykırım aracına dönüştürdü. Yerle bir edilen binalardaki yaralılara yardım etmeye çalışan sağlık görevlilerine, insani yardım kuruluşlarına ve personellerinin üzerine kurşunlar yağdırdı.
ABD’de İsrail’i savunan yöneticiler, siyasetçiler, yazarlar ile sözde düşünce kuruluşlarının uzmanlarının ağızlarından eksilmeyen tek bir tekerleme var: ‘İsrail’in kendini savunma hakkı’. Keza Beyaz Saray’daki basın toplantılarında, yetkili şahıslar da hep aynı şekilde konuşuyorlar. Sorulara verdikleri önceden kurgulanmış cevaplarda, öldürülen Filistinli, Lübnan’lı bebeklere, çocuklara, kadınlara ilişkin bir empati duygusu hissedilmiyor. Kurulmuş plâk gibiler, cevaplar son derece duygusuz, ve yapay zeka tarafından üretilen robotik sesler gibi geliyor........